Toplum olarak boğazımıza oldukça düşkün bir milletiz...

Bazen güzelim ev yemekleri dışında abur cuburlar tüketmediğimiz de olmuyor değil...

Çikolatalar, gofretler, bisküviler, kekler, kurabiyeler, cipsler, şekerlemeler ve dondurmalar...

Sahi, aramızda bu atıştırmalıkları karnı acıktığında, canı çektiğinde tüketmeyen kaç kişi vardır ki?

Peki, bu atıştırmalıklar ne kadar sağlıklı ne kadar sağlıksız?

Kesinlikle birçoğumuzun bu soruya iyi kötü bir cevabı vardır...

Şöyle soralım o halde; tükettiğiniz basit atıştırmalıklardaki çifte standarttan haberiniz var mı?

Başka bir deyişle, ne yediğinizin farkında mısınız?

Geçtiğimiz günlerde ülkemize İsviçre’den ithal edilen ünlü bir markanın çikolatalarında yüksek düzeyde “mikroplastik” tespit edildi. Bu uygunsuzluğun tespiti ile “mikroplastik” olduğu belirlenen çikolata çeşidinin hızlı bir şekilde toplatılma ve imha edilme işlemlerine başlandığı kamuoyuna duyuruldu. Daha önce bu tarz olaylar gerek ülkemizde gerek dünyanın farklı birçok ülkesinde yaşandığına şahit olmuştuk...

Ancak şöyle bir gerçeği gözden kaçırmamamızda fayda var; toplum olarak artık diğer ülkelere göre daha az kaliteli, daha çok risk teşkil eden gıdalar tüketiyoruz ve bunun farkında bile değiliz!

Şöyle ki; popüler bir gıda markasının İngiltere’de ürettiği dondurmada yüzde 11 oranında meyve püresi bulunurken Türkiye’de ürettiği dondurmada ise yalnızca yüzde 0,4 oranında meyve püresi bulunuyor desek, düşünceleriniz neler olurdu? Çifte standart uygulandığı, haberimiz olmadan adeta kandırıldığımız akla gelen ilk düşünceler olurdu muhtemelen...

Bu arada yalnızca dondurmadaki meyve oranıyla kandırıldığımızı düşünmeyin sakın...

Çikolatadaki kakao ve süt oranından tutun bisküvilerdeki fındık oranına kadar birbirinden farklı atıştırmalıklarda çifte standart söz konusu ne yazık ki...

Gördüklerimiz, duyduklarımız bizlere şunu gösteriyor; Avrupa’da yaşayan insanların yediği çikolatalı fındık kreması ile bizim yediğimiz çikolatalı fındık kreması arasında farklar çok, Avrupa’da yaşayan insanların yediği çikolatalar ile bizim yediğimiz çikolatalar arasında farklar çok...

Bu farklar yalnızca içeriğine koyulmayan ürünlerden de kaynaklanmıyor, bilakis diğer ülkelerdeki ürünlerde olmasa da bizim tükettiğimiz ürünlerin içerisinde bulunan ve kamuoyunda oldukça zararlı olarak bilinen katkı maddeleri işin farklı bir boyutu oluşturuyor...

Gıdalardaki, özellikle genç ihtiyar fark etmeden her yaştan insanın severek tükettiği atıştırmalıklardaki kalitesizliğin sebebini artan enflasyona, yükselen döviz kuruna ve maliyetlere bağlamak ne kadar doğru olur, yorumu elbette sizlere bırakıyoruz...

Ürün içeriklerinde ne gibi oynamalar yapılıyor, ne gibi farklılıklar yer alıyor, tüketici olarak bunu tespit etmek zor olabilir ancak devletin gerekli mercilerince pek de zor olmasa gerek! 

Ele aldığımız konumuza burada noktayı koyarken hepimizi etiket okuryazarlığı konusunda daha hassas olmaya davet ediyor ve günün birinde bilinçli tüketiciler olmayı temenni ediyoruz... 

Sağlıklı günler dilerim...