Geçen hafta şehrimizde ikamet eden “sığınmacılardan” anlamlı bir davranış geldi.

Adapazarı’nın çeşitli yerlerinde iş yerleri bulunan mülteciler “İdlib’de” verdiğimiz “şehitlerimize” duyarsız kalmadı.

Mehmetçik ve “şehitlerimiz” için işyerlerinin “kepenklerini” indirdiler.

Kapatılan iş yerlerinin camına da şu yazıyı astılar;

- Acınız acımızdır.

- Başımız sağ olsun.

- Bugün kapalıyız.

Daha sonra da bir araya gelip Türk askerleri için “dua” edip, Mehmetçiğe desteklerini ifade ettiler…!

***

Allah kimseyi yerinden yurdundan etmesin.

İşleri gerçekten çok zor!

Aralarından birkaç dengesiz çıkıyor.

Bunların hataları hepsine mal ediliyor.

Haliyle ülkemize ve şehrimize sığınan iyi niyetli “sığınmacılar” aralarındaki birkaç densiz yüzünden rahatsız oluyor.

Sıkıntı çekiyor…!

***

Başta Suriye olmak üzeri diğer komşu ülkelerden ülkemize gelen “sığınmacılar” yaklaşık 9 yıldır bizlerle birlikte yaşıyor.

Elbette bu zaman zarfında bazı nahoş hadiseler oldu.

Bizim de tasvip etmediğimiz olaylar yaşandı.

Ancak ülkemizdeki “sığınmacıların” sayısına bakacak olursak meydana gelen olay sayısının öyle çok da abartılı olmadığını söyleyebiliriz…!

***

Tabii ki her hangi bir olaya karışmasınlar.

Adam gibi oturup kimseyi rahatsız etmesinler.

Hatta yaşantılarını da Türkiye’nin “örf” ve adetlerine göre ayarlasınlar.

Buna kimsenin bir şey dediği yok.

Ancak içimizde de öyle zihniyetler var ki;

Bu insanların her şeyi hatta varlıkları bile bunlara batıyor.

Ondan sonra da başlıyorlar “kara propagandaya.”

- Suriyeliler gitsin!

- Niye geldiler?

- Ne işleri var burada…?

***

Aslına bakarsanız belli zihniyet bunu özellikle yapıyor.

Bu insanlara karşı “kin” ve “nefret” duyguları “köpürtülmeye” çalışılıyor.

Çok şükür bu milletin büyük çoğunluğu “sağduyulu.”

Bu tür “kara propagandalara” pabuç bırakmıyor.

Zira Suriye’den ülkemize “sığınanların” hangi milletten ve dinden olduğuna bakmıyor.

Onlara insan oldukları için sahip çıkıyor.

O çocukların, annelerin, babaların, yaşlıların, ninelerin ve dedelerin halin, görüp “bana ne” demiyor.

Çok şükür daha henüz “vicdanımızı” yitirmedik…!

***

Buyurun;

Kapıları açtık.

Avrupa’ya gitmek isteyenler Yunanistan kapısına dayandı.

Başlarına neler geldiğini gördük.

Yunan gâvuru ne demokrasi ne de insan hakları takıyor.

İnsanların üzerine resmen kurşun yağdırıyor.

Göz göre göre “sığınmacıları” katlediyor.

Hatta daha da “canileşerek” küçücük yavruların ellerindeki “biberonları” bile alıyor.

Demokrasi’nin beşiği olmakla övünen “Yunan” ne kadar “zalim” olduğunu bir kez daha gösteriyor…!

***

Gerçi biz “Kurtuluş Savaşı’nda” bunların ne “zalimlikler” yaptığını biliyoruz.

Hala daha unutmuş değiliz.

Öyleyse bir karar vermek durumundayız.

Yunan gibi “zalim” mi olacağız?

Yoksa insan gibi insan mı?

Şahsen “zalimlik” onların ve isteyenin olsun.

Biz sadece Suriyelilerle değil.

Dini, ırkı ne olursa olsun dünyanın bütün “mazlum” insanları ile “ekmeğimizi” bölüşmeye razıyız.

Çok şükür bu özelik bize “ceddimizden” ve “dedelerimizden” yadigâr kaldı.

Arada “gen” bozuklukları yaşansa da biz onları da hoş görürüz.

Tabi onlar da bizi hoş gördüğü sürece…!