Dün Başkan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Friedrich Merz'i Külliye'de kabul etti.

Sayın Başkan Erdoğan, Almanya ile 60 milyar dolarlık ticaret hedefi belirlediklerini belirterek, "Eurofighter uçaklarının temin süreci gibi Almanya'nın son dönemde bu alanda attığı olumlu adımları memnuniyetle karşılıyoruz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, "Avrupa Birliği'ne tam üyeliğimiz noktasında kendilerinden beklentilerimizi ifade ettik." derken, Merz de "Türkiye'yi AB'de görmek istiyoruz." dedi.

Batılı ülkelerin tepe yöneticileri bunu her seferinde söylüyor ama şu istekleri yerine gelmeyince (yazının devamında madde madde yazacağım) zor görünüyor. Hatta Almanların eski başbakanı Merkel, Türkiye'nin AB 'ye girmesi çok uzak bir iş, çünkü Müslümanları bu birliğe almazlar demişti...

Şöyle ki, uzun vadede kabul edilmesi mümkün, ancak önünde çok büyük engeller var ve öngörülebilir bir tarih vermek şu an için imkansız.

İşte konuyu daha iyi anlamak için detaylı bir analiz yapalım...

Bir ülkenin AB'ye katılabilmesi için üç temel koşulu yerine getirmesi gerekir...

1. Siyasi Kriterler (Kopenhag Kriterleri): Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarının güvence altına alınması.

2. Ekonomik Kriterler: İşleyen bir piyasa ekonomisi ve AB içindeki rekabet baskısına dayanabilme kapasitesi.

3. AB Müktesebatının Benimsenmesi: AB'nin tüm yasalarını, düzenlemelerini ve standartlarını (35 fasıl halinde) ulusal hukuk sistemine uyarlamalar...

Türkiye'nin AB Yolculuğu, Mevcut Durum ve Engeller...

Olumlu Gelişmeler ve Bağlılık...

Resmi Aday Ülke: Türkiye, 1999'da aday ülke, 2005'te ise müzakerelere başlayan resmi bir aday oldu...

Gümrük Birliği: Türkiye, 1996'dan beri AB ile Gümrük Birliği içindedir. Bu, ticari entegrasyon açısından önemli bir adımdır...

Açılan ve Kapanan Fasıllar: Müzakere sürecinde bazı fasıllar açılmış, ancak siyasi engeller nedeniyle çok azı geçici olarak kapatılabilmiştir...

Önündeki Temel Engeller...

1. Siyasi ve Demokratik Standartlar (En Büyük Engel)...
Hukukun Üstünlüğü, Temel Hak ve Özgürlükler: AB, son yıllarda Türkiye'deki yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, insan hakları ve sivil toplun durumu konusunda ciddi endişelerini her fırsatta dile getiriyor.

Demokratik Geri Dönüş: AB raporlarında, Türkiye'de demokratik standartlarda gerileme olduğu sıkça vurgulanıyor.

2. Kıbrıs Sorunu...
Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) tanımıyor. AB'ye üye olan Kıbrıs, bu konuyu Türkiye'nin üyeliği önünde bir veto aracı olarak kullanıyor...

Türkiye'nin, Kıbrıs bayraklı gemilere ve uçaklara uyguladığı kısıtlamalar, AB tarafından kabul edilemez bulunuyor...

3. AB'nin İç Dinamikleri ve Kamuoyu...
Avrupa Kamuoyu: Birçok AB ülkesinde (özellikle Fransa, Almanya, Avusturya) halk, Türkiye'nin üyeliğine büyük oranda karşı. Bunun nedenleri arasında kültürel farklılıklar, nüfus büyüklüğü, göç endişeleri ve tarihsel önyargılar yer alıyor...
Bazı Üye Ülkelerin Siyasi Duruşu: Fransa gibi bazı ülkeler, Türkiye'ye "üyelik" yerine "imtiyazlı ortaklık" gibi alternatif modeller öneriyor...

Yorgunluk ve Genişleme Karşıtlığı: AB, son genişlemelerden sonra bir "genişleme yorgunluğu" yaşıyor ve kurumsal reform ihtiyacı hissediyor...

4. Ekonomik ve Coğrafi Faktörler...
Türkiye'nin nüfusu (86 milyon) şu anki en kalabalık üye Almanya'nın nüfusunu geçecek. Bu, Avrupa Parlamentosu'ndaki sandalye dağılımından bütçeye katkıya kadar birçok dengede büyük değişiklik anlamına gelir...

Coğrafi olarak, Türkiye'nin büyük kısmı Asya kıtasında yer alır. Bu, "Avrupa" tanımı üzerine tartışmalara yol açar (Ancak, coğrafi olarak daha az Avrupalı olan Kıbrıs'ın üyeliği bu argümanı zayıflatıyor)...

Olası Senaryolar ve Gelecek...
Kısa Vadede (5-10 yıl): Tam üyelik müzakerelerinin canlanması ve ilerleme kaydedilmesi bile oldukça zor görünüyor. Mevcut siyasi iklim ve engeller devam ettiği sürece, müzakereler donmuş durumda kalacak...

Orta-Uzun Vadede (10+ yıl): Türkiye'de köklü demokratik ve hukuki reformlar yapılması, Kıbrıs sorununda çözüme yönelik somut adımlar atılması ve AB'nin içinde genişlemeye daha sıcak bakan bir siyasi iklimin oluşması halinde süreç yeniden canlanabilir...

Alternatif Modeller: Tam üyeliğin zorluğu nedeniyle, "Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesi", "stratejik ortaklık" veya "imtiyazlı ortaklık" gibi modeller daha sık gündeme geliyor...

Son paragraf...
AB, Türkiye gibi stratejik önemi yüksek, büyük ve dinamik bir ülkeyi tamamen dışlamak istemez. Ancak, Türkiye'yi mevcut koşullarda içine almak da siyasi ve teknik olarak mümkün değildir. Türkiye'nin üyeliği, hem Türkiye'nin kendi içindeki dönüşümüne hem de AB'nin gelecekteki vizyonuna ve kapasitesine bağlıdır. Bu nedenle, "evet" cevabı, ancak çok uzun ve zorlu bir reform sürecinin sonunda geçerli hale gelebilir...

Sağlıcakla kalın...