Türkiye'nin yönünü tek bir cümleyle özetlemek mümkün değil, çünkü ülke siyasi, ekonomik, sosyal ve dış politikada eşzamanlı olarak gelişen birçok karmaşık dinamikle karşı karşıya...

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Konsolidasyon 2017'deki anayasa değişikliğiyle geçilen sistemin kurumsallaşma süreci devam ediyor. İktidar, yürütmenin gücünü merkezileştiren bu sistem içinde politikalarını uyguluyor...

Muhalefet ise sistemi eleştirmeye ve temel muhalefet söylemini bu çerçevede oluşturmaya devam ediyor...

Yüksek enflasyon, döviz kuru volatilitesi ve cari açık gibi yapısal sorunlarla boğuşuluyor. Son dönemde Merkez Bankası bağımsızlığına vurgu yapan, faiz artırımlarına dayalı "geleneksel" ve "sıkı" para politikalarına dönüş dikkat çekiyor. Amaç, enflasyonu düşürmek ve uluslararası yatırımcı için güven ortamı yaratmak...

Dış politika çok yönlülük ve "Denge Diplomasisi" Soğuk Savaş dönemindeki geleneksel Batı'ya bağlılıktan, daha bağımsız ve çok yönlü bir dış politikaya geçiş söz konusu. NATO üyeliği sürerken, Rusya ile, Orta Doğu'daki rakip güçlerle (Suudi Arabistan-İran gibi) diyalog kanallarını açık tutan bir denge politikası izleniyor. Bu bazen "stratejik otonomi" olarak da adlandırılıyor...

Sosyal, kültürel kutuplaşma ve kimlik tartışmaları toplumdaki kültürel ve siyasi kutuplaşma derinleşmeye devam ediyor. Laik-muhafazakar, etnik kimlikler, göçmenler ve yerliler gibi eksenlerde gerilimler ve tartışmalar öne çıkıyor. "Yeni Türkiye" tanımı üzerinden bir milli kimlik inşası söylemi ile geleneksel laik Cumhuriyet değerleri arasındaki gerilim belirleyici olmaya devam ediyor...

Güvenlik yurtiçi ve yurtdışı proaktif operasyonlar PKK/YPG'ye karşı içeride ve sınır ötesinde (Irak, Suriye) askeri operasyonlar temel güvenlik politikası olarak sürüyor. Türkiye, kendisine yönelik terör tehdidini kaynağında bertaraf etmeyi hedefleyen bir doktrin izliyor...

Türkiye, bir yandan Batı ile olan geleneksel bağlarını (NATO, AB adaylığı) sürdürürken, diğer yandan Avrasya, Orta Doğu ve Afrika'da bağımsız bir küresel aktör olarak konumlanmaya çalışıyor...

Ekonomide, kısa vadeli sıkıntılar pahasına orta vadede istikrarı hedefleyen bir mali disiplin programı uygulanıyor. Bu, büyümeden fedakarlık anlamına gelse de, enflasyonist ortamdan çıkış için gerekli görülüyor...

İç politikada ise, 2024 yerel seçimleri sonrasında siyasi dengeler yeniden şekillendi. Muhalefetin büyük şehirlerdeki zaferi, iktidar-muhalefet dengesinde yeni bir dinamik yarattı. Bu, önümüzdeki dönemde siyasetin daha çok "yerel yönetimler üzerinden" şekilleneceğine işaret ediyor...

Türkiye, yönünü hem Batı hem de Doğu ile ilişkilerini sürdüren, ekonomik istikrar arayan, içeride sosyal dinamiklerini yönetmeye çalışan ve bölgesinde etkin bir güç olma hedefiyle hareket eden bir ülke profili çiziyor. Bu yönelim, hem fırsatlar hem de belirsizlikler ve riskler barındırıyor. Gelecek, bu karmaşık denklemin nasıl çözüleceğine bağlı...

AK Parti Lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 22 yıldır iktidarda. Bu iktidar (ekonomi hariç) sürecinde ülkeyi her alanda gelişmiş ülkeler arasına sokmayı başardı...

Ekonomi alanında da iyi günler çok yakında olduğunu söylemek mümkündür...

Sağlıcakla kalın...