Vesayetin kelime anlamı nedir?
Kendi kendini idare etmekten aciz birey veya toplulukların bir vasi eliyle yönetilme biçimidir.
Türkiye toplumunda vesayetçi düzen 1912 yılında başlamıştır.
İttihat ve Terakki Örgütü, 1912 yılında bir darbe ile iktidarı ele geçirmiş. 6 yıl boyunca ülkeyi yönetmiş ve ülke topraklarının % 85'inin elden çıkmasına vesile olmuş. 1918 yılında da kendini feshetmiştir.
Kurtuluş Savaş'ının ve Cumhuriyet'in kurucu kadrosu da aslında İttihatçı bakiyesidir. Buna Mustafa Kemal dahildir.
Enver Paşa ile anlaşamamış olsa dahi. Mustafa Kemal'de bir İttihatçı'dır. İttihatçıların temel felsefeleri şudur: Halk, kendini yönetemez. Kendi hakkını savunacak birikimi yoktur. Halkın haklarını, halka rağmen, biz elitler sağlamalıyız. Ana fikir budur...
2017 yılına kadar, zihinlerde yerleşik fikir budur. Bu fikir, aslında ta Genç Osmanlılara, Jön Türklere kadar gider.
Bu millete mutlaka vasiler gerekir. "Millet, kendi kararı ve iradesiyle doğru yolu bulamaz". Halende devam eden yerleşik fikir budur. Sandıklar açılınca "Bidon kafalılar, göbeğini kaşıyan adamlar" öfkesi bundandır…
1920'den, 1950'ye kadar Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) bu ülkeyi tek adam rejimi ile yönetmiştir. Demokrasi'nin D'si, Çoğulculuğun Ç'si söz konusu dahi olmamıştır. "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" yazısı, Meclis'in duvarında fantastik bir cümle olarak kalmıştır...
1950'ye kadar, millete hiçbir şey sorulmamış, hiçbir konuda danışılmamıştır. Onun için CHP, referanduma şiddetle karşıdır. Şiddetle Hayırcıdır". Hayırcılığın geçmişi 1912'ye dayanıyor. CHP, tarihinin hiçbir döneminde halka güvenmemiştir. Halka dayanmamıştır. CHP ve İnönü'nün 1946'da Türkiye'ye demokrasi getirdiği kocaman bir yalandır. Hem de kuyruklu cinsinden.
Enteresandır...
Türkiye'ye çok partili demokrasiyi Sovyet Lider Stalin getirmiştir. Türkiye, bir Plebisit'le (Referandumla) 1938'de Hatay'ı Anavatan'a katınca, Stalin de Kars, Ağrı ve Ardahan'da Plebisit yapılmasını istemiştir. Buraların Plebisitle Sovyet topraklarına katılacağını ummaktadır. Niçin böyle düşündüğünü bir başka yazıda anlatırım.
Ayrıca Stalin, Boğazlarla ilgili Montrö Sözleşmesinin de yenilenmesini istemiştir. Yani boğazlarda hak iddia etmiştir. İnönü, bunun üzerine çaresiz olarak, NATO'nun kapısını çalmıştır. NATO'da Türkiye'ye çok partili demokrasi dayatmıştır. İnönü'nün getirdiği çok partililik budur. İnönü, 2. partiyi kime kurdurmuştur? CHP içindeki en Kemalist, en Atatürkçü adama...
Atatürk'ün son Başbakan'ı Celal Bayar'a… Aslında parti, tam bir şike partidir, eski İttihatçı ve İnönü'den daha Kemalist Celal Bayar kurmuştur Demokrat Parti'yi...
Celal Bayar, İttihat ve Terakki'nin militan Celal Hocasıdır. Parti kurucularının tamamı CHP'lidir. Adnan Menderes dahil buna...
30 yıl boyunca, vatandaş, Halk Partisi despotizminden o kadar bizar ki, Demokrat Parti'ye kötünün iyisi olarak sahip çıkmıştır…
1950'deki Demokrat Parti değil, halkla kucaklaşan Demokrat Parti, 1954'deki Demokrat Parti'dir. Demokrat Hareket, 1954 seçimlerinde vesayetin zincirlerini kırmış, halkı ile kenetlenmiş ve oyları da % 58 ile tavan yapmıştır...
Demokrat Parti'nin ölüm fermanı da 1954 seçimlerinden sonra imzalanmıştır. Tıpkı bugün Fetöcülerin yaptığı gibi, Devlet'in bütün kilit noktalarını elinde tutan İttihatçı vesayetçiler, halkın iradesine, halkın egemenliğine son verebilmek için, kararı vermişlerdir. Asker, Yargı, Üniversiteler, Bürokratlar ve bütün vesayet odakları harekete geçmiştir. Dört koldan Demokrat Parti ve Menderes'e saldırılar başlamıştır...
Hatta, Demokrat Parti içinde dahi bir ihanet bloğu oluşturmuşlardır. Ecevit'in eski Dış İşleri Bakanı Turan Güneş ki eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hurşit Güneş'in babasıdır. Onun öncülüğünde, Demokrat Parti'de bir ihanet odağı oluşturdular. Bir kısım Milletvekili Demokrat Parti'den ayrıldı. Hürriyet Partisini kurdular ve daha sonra topluca CHP'ye geçtiler. Buna rağmen 1957 yılında Demokrat Parti'yi deviremediler. 27 Mayıs 1960'da süngü gücü ile halkın meşru iktidarını devirdiler. 1961 yılında süngü gücü ile halka kabul ettirdikleri anayasa, tam bir vesayet anayasasıdır. Cumhurbaşkanının partisiyle bağı, 1961 anayasası ile koparılmıştır...
1920'den 1960'a kadar Cumhurbaşkanı partilidir. Tam 40 sene bizi partili Cumhurbaşkanı yönetmiştir. Hiçte bir sıkıntı olmamıştır. İttihatçı kafa, partisiz Cumhurbaşkanını niye istemiştir?
Çünkü sandıktan daima Demokrat anlayış çıkıyor. 1961 anayasası ince tuzaklarla doludur. Başkanlık sistemi, eyalet sistemi olmadığı halde. Bu anayasa ile 2’nci Meclis yani Senato getirilmiştir. Kallavi bir tuzaktır.
Herif 40 yaşının üstünde olacak.
Yüksek tahsilli olacak...
Şu varsayılıyor, “Demokrat kadrolar içinden bu vasıfta çok adam yoktur”.
Bu yetmedi. Senato'ya seçilmemiş, darbeci Cumhurbaşkanınca atanmış 15 tane Kontenjan Senatörü kondu...
Bu da yetmedi, 1960 darbesini yapmış alçaklar da ölünceye kadar Senatör oldu. Sen halktan kafi oyu alsan da, Senato'da azınlığa düşüyorsun. Halktan bir tek oy almamış 50 civarında herif, Senato sıralarında oturuyor. Tamamı İttihatçı artığı Halk Partisi paralelinde oy kullanıyor. Ondan sonra yaşananları halkımızın çoğunluğu biliyor zaten...
İşte…
Şu anda...
Vesayet zincirinin kırılmaması için "Hayır'da" direnenlerin kafası bu kafa, işte...
Hadisenin geçmişi budur ve kafa yapısı da budur. Halka gidilmesinden korkulmasının sebebi de budur.
16 Nisan'da halka şu sorulacak…
Vesayet düzenine devam mı?
Tamam mı?
Türk halkının ayağına pranga vurulmasına devam mı?
Tamam mı?
Senin seçtiğin hükümetlere darbe yolunun açılmasına devam mı?
Tamam mı?
Bütün hadise tam ve net olarak budur... (İzzet Dönmez)
Sağlıcakla kalın