Şimdi burada adını vermeyeceğim.

Geçtiğimiz günlerde Adapazarı’ndaki bir “sağlık ocağının” önünden geçerken bir şey dikkatimi çekti.

Bir hasta ile içerideki doktor ve hemşireler hararetli hararetli konuşuyordu.

İster istemez durup konu nedir diye anlamaya çalıştım.

Baktım “sağlık ocağına” muayeneye gelen bir vatandaşın “ateşini” ölçmüşler.

Yapılan “ölçümde” vatandaşın “ateşi” 37,1 C çıkmış.

Tabi böyle olunca da “sağlık ocağı” çalışanları doktorundan, hemşiresine kadar hepsi “alarma” geçmiş.

Vatandaş derdini anlatmaya çalışıyor.

Doktor ve hemşireler, vatandaşı neden içeri alamadıklarını anlatmaya gayret ediyor.

Tabi vatandaş “sağlık ocağından” içeri alınmadı.

Uzun ikna çalışmalarından sonra bir uzmana muayene olması için geri yollandı…!

***

Bütün bunlar yaşanırken “sağlık ocağındaki” vatandaşların tavırları da dikkatimi çekti.

Haklı olarak herkes;

- Şöyle bir geriye çekildi.

Bir anda “sosyal mesafe” kuralı uygulanmaya başlandı.

Hatta bazıları kendilerini “sağlık ocağından” dışarı attı.

Belki de bu vatandaşta “koronavirüs” falan da yoktu.

Ancak insanların yaşadığı korku kendilerine yetti…!

***

Aslına bakarsanız tuhaf bir durum!

İnsanlar hem bu “koronavirüs” denen “musibetten” korkuyor.

Hem de çarşı pazarda dolaşmaktan da geri kalmıyor.

Zannediyor ki bu “koronavirüs” dediğin insanların alınlarında yazıyor.

Veya “sağlık ocakları” ve hastaneler gibi kuruluşlarda bulunuyor.

İnsanlar bu konuda hala “bilinçli” değil.

Bir “kamera şakası” yapıp sokakta yürüyen birine her hangi birini gösterip;

- Bunda “koronavirüs” var!

Deseniz iki mahalle öteye kaçar.

Diğer yandan;

Çarşı, pazarda potansiyel “koronavirüs” vakaları ile yakın temasta bulunup hastalığı kapma ihtimalini umursamaz…!

***

Ne yaparsın?

Yurdum insanı böyle.

Kimimiz “koronavirüs” denen “musibeti” ciddiye alır.

Kimimiz de “tiye” alır.

Aradakiler mi?

Zaten olan hep onlara olur…!