Her yıl “22 Mart Dünya Su Günü” etkinlikleri düzenlenip “tasarruflu su kullanımı” teşvik edilmeye çalışılsa da nafile.
Çevremize baktığımızda bu uyarıları “kulağına pek de küpe eden” sorumlu vatandaşın çok fazla olmadığını görüyoruz.
Zira “içme suyu kaynaklarımızı” öyle yerlerde tüketiyoruz ki, bu israfı gördükçe inanın insanın içi sızlıyor…
Hala daha balkonlarında “halı yıkayanlardan” tutun da kapı önünde “araçlarını yıkayanlara” kadar sorumsuzluk almış başını gidiyor.
Bu anlayıştaki insanlara “suyu tasarruflu kullanmayı” nasıl anlatacaksınız? Nasıl olsa dört biryanımız “su” içinde!
Bir yanda o güzelim “Sapanca Gölü” kullan kullan bitmez. Diğer yanda “Sakarya Nehri” gürül gürül akıyor. Eh bir metre toprağı kazsanız zeminden “su” fışkırıyor…
Gerçi deprem sonrasında zeminde de eskisi gibi “su” kalmadı. Bazen metrelerce derinliğe inseniz de zeminde “suya” rastlayamıyorsunuz.
Bitmez tükenmez dediğimiz “Sapanca Gölü” de artık “can çekişmeyi” bıraktı “ruhunu teslim etmeye” hazırlanıyor.
“Sakarya Nehri’ni” ise o canım “kumu” yüzünden “devlet-millet işbirliği” ile yıllardır talan edilip durduk…
Oysa dünyada “yapay” olarak elde edilemeyen tek doğal kaynağın “su” olduğunu birçoğumuz bilmeyiz!
Dünyanın en gelişmiş laboratuvarlarında, en iyi bilim adamlarını bir araya getirseniz maalesef “yapay” olarak “su” elde edemezsiniz.
Öyleyse bu gerçekle yüzleşip dünyada çok bol olduğuna inandığımız ve her gün litrelerce tüketip bir o kadar da “israf” ettiğimiz “suya” gereken önemi vermeliyiz…
Her şeyden önce birey olarak herkes üzerine düşen görevi yapmak zorundadır. Kaldı ki bunda başarılı olamadığımız da ortadadır.
Zira bütün bu olup bitenler öyle yüz yıllar almadı. Topu topu 30-40 yıl içinde etrafımızdaki “su” ile ilgili bütün güzelliklerin “ırzına” geçtik.
Ne “Sapanca Gölü”, ne “Sakarya Nehri”, ne “Çark Deresi” ne de neredeyse “içme suyu” kalitesindeki “yeraltı suları” kaldı…
İddia ediyorum; dünya üzerinde bizim kadar “içme suyu kaynaklarını” hovardaca kullanan bir millet yoktur.
Dünyanın belirli bölgelerinde insanlar “içmeye su” bulamazken biz hala daha bu “nimetin” kıymetini bilmiyoruz.
Eğer “su” kaynakları bu hızla tüketilmeye devam ederse, yarın içmeye de, “abdest” almaya da “su” bulamayız! Öyleyse “teyemmümün farzı” kaç şimdiden öğrenin derim…