Cumartesi sabahı Türkiye yine “canlı bomba” saldırısıyla sarsıldı. Bu defa ki hedef İstanbul’un en kalabalık semti Beyoğlu oldu.

Maalesef “canlı bomba” saldırısı sonrası yine can kayıpları yaşandı. Yaralananlar ise hastanelerde tedavi altına alındı.

Bu hain saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşlara Allah’tan Rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz…

Her zaman olduğu gibi İstanbul Beyoğlu’ndaki bu hain saldırı sonucu “sosyal medya” yine harekete geçti.

Olayın olduğu dakikalarda cep telefonlarıyla çekilen “parçalanmış insan cesetleri” çeşitli hesaplardan yayılmaya başlandı.

Bazı yayın organları da olay yerinden sıcağı sıcağına çekilen bu “parçalanmış insan cesetleri” ile ilgili fotoğrafları alıp “haber sitelerinde” yayınladılar…

Bu kadar duyarsızlık, bu kadar vurdumduymazlık olamaz. Bunun adı da “basın özgürlüğü” falan olamaz.

Ondan sonra bu tür olaylarda “yayın yasağı” getirildiğinde kızarlar. “Basın özgürlüğünden” falan bahsederler.

Hangi “basın özgürlüğü?” İnsanların parçalanmış ceset fotoğraflarını yayınlamanın neresi “basın özgürlüğü…?”

Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede bu tür olaylarda hem insanların hem de medyanın nasıl duyarlı davrandığını gördük.

Adamlar olay yerinden bir tek kare fotoğraf bile yayınlamıyor. Bırakın fotoğraf yayınlamayı haberler bile süzgeçten geçirilip veriliyor.

Maşallah bizim medya eline ne geçerse yayınlamaktan çekinmiyor. Hatta “parçalanmış insan cesetleri” bulmak için özel bir gayret sarf ediyor…

Ya yapılan haber ve yorumlara ne demeli? İstanbul Beyoğlu’ndaki saldırıda ölen insan sayısı az diye ne yapacaklarını şaşırdılar.

Yok, “canlı bomba” erken patlamış, yok “sivil insan zayiatı az olsun diye kalabalık yer seçilmemiş” gibi “ahlaksız” haber ve paylaşımlar yapıldı.

Bu kadar mı insanlığınızı yitirdiniz? Bu kadar mı “acıma” duygularınız köreldi? Siz nesiniz ya hangi canlı türüne giriyorsunuz söyler misiniz…?

Nerenizi patlatırsanız patlatın, nerenizi yırtarsanız yırtın amacınıza asla ama asla ulaşamayacaksınız.

Belki bundan sonra da canımız yanacak ama kaybeden, bu ülkeyi bölmeye çalışan içimizdeki ve dışımızdaki “hainler” olacak.

Netice itibariyle “terörün çirkin yüzü” bu defa İstanbul’da karşımıza çıktı. Canımız yanıyor. Ancak en çok da içimizdeki “hainlerin” çokluğu içimizi yakıyor…