Rahmetli Özal’ın vefatından sonra Türkiye’de bir iktidar sorunu vardı. Mesut Yılmaz’la beraber ANAP’ta bir savrulma süreci başlamıştı. Demirel’in yıkıcı muhalefet anlayışı, siyasi hırsının ülke çıkarlarının üstünde oluşu, bu savrulmayı çöküşe götürdü.
Özal’dan sonra, bu sefer iktidar sorunu baş göstermeye başladı. Tansu Çillerli Mesut Yılmazlı hükümetler tamamen kirli sermayenin ve medyanın kontrolü de girdi.
Erbakan ve Refah-yol hükümeti de bu iktidar sorununu çözemedi. Sermaye ile medyanın safına bu dönemde asker de dahil oldu…
28 Şubat süreci diye adlandırılan bu dönemde askeri vesayet zirve yaptı. Ecevitli koalisyonlar bir yandan asker, bir yandan kirli sermaye ve bir yandan da medyanın oyuncağı oldu…
Ülke ekonomik çöküntüyle beraber dışarının müdahalesiyle karşı karşıya kaldı.
Siyasetçilerin, askerlerin, kirli sermayenin ve medyanın soyup soğana çevirdiği, dışarıdan da her türlü operasyona açık hale getirdiği ülkeyi, bu badireden halkın sağduyusu kurtardı.
Halk 2002’de bir Belediye Başkanının peşine takıldı ve O’nu iktidara getirdi.
2003’den itibaren Türkiye’nin iktidar sorununa neşter vurulmaya başlandı. Askeri vesayet, kirli sermaye ve medya tahakkümü yavaş yavaş önce zayıflatıldı, 2007’den sonra da kırılmaya başlandı.
İktidarın sağladığı siyasi ve ekonomik istikrar vatandaşı hem rahatlattı, hem de güven sağladı.
Gerçekleştirilen yatırımlar, ülkenin ve vatandaşın her alanda rahata ve huzura kavuşması, dışarıdan ve içeriden iktidara karşı yeniden müdahalelere sebep oldu.
Gezi olayları, 17-25 Aralık’ta sahneye konulan paralel yapı projeleri de, Tayyip Erdoğan’ın marifetli liderlik misyonu sayesinde atlatıldı.
Dış mihraklar bu iktidara son vermek için bir yandan içerideki muhalefeti yeniden dizayn ederken, bir yandan da terörü azdırdılar.
CHP artık dışarıdan müdahalelere ve yönlendirmelere açık bir parti haline gelirken, MHP de dizayn edilmeye çalışılıyor.
Muhalif partileri dışarıdan nasıl dizayn edilirlerse edilsinler, bu oyunu halk bozacaktır…
Gelinen nokta, artık Türkiye’nin beka sorunudur. Muhalefet unsurlarının saf tuttuğu çizgi, vatana ihanet çizgisidir.
Bu süreci gelecek nesillere bütün çıplaklığı ile nakletmek de namuslu tarihçilerin vazifesidir. (M.Ç)
Sağlıcakla kalın…