Birçok ülkede “sivil toplum kuruluşlarının” yeri başkadır.

Temsil ettikleri meslek ve gönüllü kuruluşlar adı altında gerçekten dikkat çeken hizmetler yaptıkları bir gerçek.

Hatta bazı ülkelerdeki “sivil toplum kuruluşlarının” faaliyetleri dünyada ses getirir.

Zaman zaman adlarına yakışır öyle faaliyetlerde bulunurlar ki ülkedeki hükümetler bile etkilenir.

Hatta “Birleşmiş Milletlerin” ve birçok ülkenin dikkatini bile çektikleri olur.

Bu yönüyle “sivil toplum örgütleri” bulundukları ülkelerde bulunmaz bir nimettir…!

***

Ülkemizde de nadir de olsa bazı “sivil toplum kuruluşları” gerçekten önemli hizmetlere imza atmaktadır.

Ancak ülkemizdeki bu “sivil toplum kuruluşlarının” sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Maalesef bu bir elin parmaklarını geçmeyen “sivil toplum kuruluşları” dışında çeşitli adlar altında kurulan “STK’ların” hiçbir etkisi yoktur.

Hatta hiç olmamaları daha hayırlıdır…

***

Bildiğim kadarıyla Türkiye’de 150 bin civarında “dernek” vardır.

Yaklaşık 6 bin civarında da “vakıf.”

Bu sayıya “odalar” ve “sendikalar” da dâhildir.

Ancak bu sayıya rağmen Türkiye’deki “sivil toplum kuruluşlarının” yüzde 98’i “etkisiz eleman” niteliğindedir.

Yani ülkemizdeki “sivil toplum kuruluşlarının” çoğu görevini yapmıyor.

En iyi yaptıkları iş, üyelerinden “aidat” toplamak!

“Sivil toplum kuruluşu” adı altında toplanan “aidat” ve “bağışları” da yönetim kurulu ve özellikle de “başkanın” keyfiyetine göre harcamak.

Üyeleri “dolmuşla” evine zor giderken “başkanlar” son model “makam araçlarıyla” istediği yere gider.

“Başkana” ve yönetim kurulu üyelerine “huzur hakkı” adı altında kendilerinin belirlediği rakamlar ödenir.

Maazallah “huzur hakkı” alamazlarsa “huzurları” falan bozulur.

Dahası “harcırah” ve diğer giderler “sivil toplum kuruluşlarının” üye sayısına ve toplanan “aidat” miktarına göre alınır.

Bir kere de o koltuklara oturdular mı bırakmak bilmezler.

Bir arkadaşımın dediği gibi “kavun tatlı” neden bıraksınlar…!

***

Buyurun!

Sakarya’da da 2 bine yakın “dernek” ve “vakıf” adı altında çeşitli “sivil toplum kuruluşu” var.

Merak etmeyin kendimizi ayırmıyorum.

Sakarya’da ki bu “sivil toplum kuruluşları” arasında biz de bulunuyoruz.

Ancak biz kendi üyelerimizden “aidat” adı altında her hangi bir ücret almıyoruz.

Daha doğrusu alamıyoruz…!

***

Ancak Sakarya’da öyle “sivil toplum kuruluşları” var ki “bütçeleri” dudak uçuklatır.

Devlet de bunlara gerçekten iyi imkânlar sunmuş.

Üyesi bulunduğu meslektaşlarından veya işçisinden ciddi gelir sağlıyor.

Bunun karşılığında ise ne meslektaşının ne de işçisinin derdi ile dertlenmiyor.

Üyelerinden birinin “düğününe” gitmekle “cenazesine” katılmakla görevini yerine getirdiğini sanıyor.

Hele arada bir de hükümete “çakarmış” gibi gözüküp bir iki açıklama yaptı mı tamam.

Al sana “sivil toplum kuruluşu…!”

***

Yine de hakkını yemeyelim.

Maşallah “sivil toplum kuruluşlarının” başında bulunan arkadaşlar ne “bayram” ne de “seyran” kaçırmıyor.

Günün anlam ve önemine binaen internetten indir veya birilerine indirttir bir “açıklama” gönder basın kuruluşlarına.

Altına da “makam koltuğunda” otururken çektirdiğin “artistik” bir resmini de iliştir.

Bazılarına yayınlamaları için de “ricacı!” ol.

Kim bilir kimin kaleminden çıkmış o “açıklamayı” okuyunca da “vay be ne döktürmüş adam” demelerinden mutlu ol.

Ondan sonra da bu memlekette “sivil toplum kuruluşunun başkanıyım” diye gerim gerim gezin…!

***

Durup dururken bu nereden mi aklıma geldi?

Maşallah “30 Ağustos” nedeniyle bizim “sivil toplum kuruluşlarımızın başkanları” yine döktürmüş de oradan aklıma geldi.

Öyle mesajlar geliyor ki zannedersiniz ki “30 Ağustos Zaferini” onlar yazmış!

Yahu adam “30 Ağustos” ile ilgili internetten indirdiği kutlama mesajını okuma zahmetinde bile bulunmamış!

Bugün “30 Ağustos’un” 96’ncı yılı kutlanıyor, adam 5 yıl önceki bir yazıyı almış internetten olduğu gibi geçmiş!

Bu konuda daha yazılacak çok şey var da, neyse!

“30 Ağustos Zafer Bayramınız” kutlu olsun…!