Ülkenin gündemi malum. Siyaset, siyaset, siyaset.

TV kanallarını şöyle bir gezeyim deseniz, hangi aday öteki hakkında ne demiş, niye demiş. Öteki berikine iftira atmış, beriki yalan söylemiş, diğeri riyakarmış vs, vs.

Seçim günü yaklaştıkça sinirler geriliyor, hitap dili hem sivriliyor hem ağırlaşıyor, üsluplar çirkinleşiyor.

Lider dediğimiz insanlar bunu yaparsa vatandaş ne yapmaz değil mi?

Zaten sosyal medyaya bir göz atan, ne demek istediğimi anlar.

Daha dün farklı görüşteki iki arkadaşımın paylaşımlarından dolayı laf dalaşına girdiklerine şahit olup üzüldüm.

Bu kadar tahammülsüz, hoşgörüsüz, saygısız ve kırıcı olmaya gerek var mı acaba?

Bir yerlerde okumuştum, “Sevdiklerinizle siyaset yapmayınız. Zira siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam ederken; siz dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız” sözünü.

Meğer Milat’tan önce 4. Yüzyılda Aristoteles söylemiş.

Adam o zaman bile görmüş siyasetin ne olduğunu.

İnsanları nasıl birbirine düşürdüğünü, arkadaşların arasını açtığını.

Ama bugün, benim siyasetçim senin siyasetçini döver mantığındaki insanlar, sosyal medyada affedersiniz ama resmen yardırıyor.

İnsanın inandığı bir davayı savunması tabi ki en doğal hakkı.

Ama saygıyı elden bırakmadan, hakaret etmeden ve en önemlisi de kendisinden farklı düşünenler olduğunu hazmederek bunu yapması gerekiyor.

Üzülerek söylüyorum ve görüyorum ki bizler daha bu olgunluğa erişemedik maalesef.

Galiba böyle giderse hiçbir zaman da erişemeyeceğiz.