Dün ölümünün 20’nci yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin 8’inci Cumhurbaşkanı merhum “Turgut Özal” törenlerle anıldı.Maalesef, vefatının üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen “Turgut Özal’ın” ölümü üzerindeki “sis perdesi” kalkmış değil.Rahmetli “ Turgut Özal” ece
Dün ölümünün 20’nci yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin 8’inci Cumhurbaşkanı merhum “Turgut Özal” törenlerle anıldı.
Maalesef, vefatının üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen “Turgut Özal’ın” ölümü üzerindeki “sis perdesi” kalkmış değil.
Rahmetli “ Turgut Özal” eceliyle mi öldü yoksa öldürüldü mü hala bilinmiyor. Sanki bir takım “gizli güçler” bugün bile bu “sis perdesinin” kalkmasını istemiyor.
Nitekim zehirlenme iddialarıyla birlikte “Turgut Özal’ın” ölümü yakın tarihimizin “karanlık sayfalarından” bir haline geldi…
Rahmetli “Turgut Özal’a” vefat ettiği günü öncesinde katıldığı bir sergide “zehirli limonata” içirildiği söylense de başlangıçta kimse bu olayın üzerine gitmedi.
Son zamanlarda bu iddialara yenilerinin eklenmesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “17 Eylül 2012’de” inceleme başlatılmasına karar verdi.
Bunun üzerine “Turgut Özal’ın” kabri açılarak “bozulmamış naaşından” alınan numunelerde, başta “fare zehri” olmak üzere çeşitli bulgulara rastlandı.
Nihayet soruşturmayı yürüten savcı, ucu “Ergenekon’a” kadar dayanan “Özal’a suikast” iddiasıyla ilgili dava açılmasını sağladı…
Rahmetli “Turgut Özal’ın” gerek Başbakanlığı gerekse Cumhurbaşkanlığı dönemine baktığımızda kimlerin “nasırına” bastığını anlamak mümkün.
Her şeyden önce O, “halkın devlet için değil, devletin halk için var olduğu” bir sistemi Türkiye’ye yerleştirmeye çalıştı.
Her defasında, “siz eğer devlete baba derseniz, bir gün sopayı eline alır sizi döver” diyerek, halk iradesinin siyasi iradeye yansıtıldığı yeni bir yapılanmayı savundu…
Sonra, “Turgut Özal” demokrasiye önem veren ve demokrasinin yaşatılması gerektiğine inanan bir insandı.
Gerek Başbakanlık, gerekse Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde sürekli olarak düşünce, din ve vicdan özgürlüğünden yana oldu.
Zira hür düşünce, din ve vicdan hürriyeti ile serbest ekonomi ilkelerine sahip çıkılmasının demokrasinin vazgeçilmez temel ilkeleri olduğunu biliyordu.
Vizyon sahibiydi. Yakınındakilere her defasında, “Benim düşündüklerimi sizler hayal bile edemezsiniz” dediğini biliyoruz.
Bu yüzden de 1983 ve 1993 arasındaki “Turgut Özallı” yıllar Türkiye’nin “çağ atladığı” dönem oldu…
Evet, “Turgut Özal” bir “suikast” sonucu mu yoksa eceliyle mi vefat etti net olarak bilinmemekle birlikte genel kanı “öldürüldüğü” yönündedir.
Maalesef yakın ve geçmiş tarihimiz bu ve buna benzer olaylarla doludur. Ne zaman ki bu ülkeye birileri hizmet etmeye kalksa bedelini çok ağır ödemiştir.
Bugün bile ülkeye hizmet etmeye çalışanlara bir şekilde bedel ödettirme çabası içinde olanlar mevcuttur. Ancak bu defa işleri o kadar kolay değildir.
Bu vesile ile “Şehit edilen Turgut Özal’ı rahmetle anarken” Allah’tan bu ülkeye hizmet edenlerin yar ve yardımcı olmasını diliyorum…
Next