Dünkü “Kemal Öztürk’e soğuk duş” başlıklı yazımızdan sonra farklı yorumlar gelmeye başladı.Yapılan yorumlardan ve sitemlerden anlaşıldığı kadar sanki insanların nereli oldukları eleştirilmiş gibi bir algı ortay çıktı.Oysa o toplantıda Kemal Öztürk’e yapıl

Dünkü “Kemal Öztürk’e soğuk duş” başlıklı yazımızdan sonra farklı yorumlar gelmeye başladı.

Yapılan yorumlardan ve sitemlerden anlaşıldığı kadar sanki insanların nereli oldukları eleştirilmiş gibi bir algı ortay çıktı.

Oysa o toplantıda Kemal Öztürk’e yapılan eleştiri nereli olduğu ile alakalı değil. Başka ilde yaşayıp Sakarya’da “aday adayı” olması ile ilgili…

Elbette Sakarya’da insanların kökenine baktığımızda büyük bir çoğunluk başka illerden hatta ülkelerden “göç edip” Sakarya’ya gelmiş.

Ama “göç eden” bu insanlar Sakarya’yı kendilerine “mesken” tutmuş. Çeşitli ilçelere yerleşip yaşamlarını Sakarya’da idame ettirmeye başlamış.

Kökeni nereye dayanırsa dayansın Sakarya’ya yerleşip bu ilde yaşayan herkesin istediği partiden “aday adayı” hatta “milletvekili” olmak hakkıdır.

O toplantıda konuşan vatandaşın itirazı; “hasbelkader” Sakarya’ya gelip bir-iki sene kaldıktan sonra bir daha bu şehirle hiçbir alakası olmayan isimleredir…

Geçen haftaki yazımda değindim. Zamanında DSP’nin Ankara’dan “ithal” ettiği “Teoman Akgür” vakası buna güzel bir örnektir.

Adam Ankara’dan gelip Sakarya Milletvekili oldu sonuçta bu ile zerre kadar faydası dokunmadı.

Milletvekilliği sona erdi “Teoman Akgür” bir daha Sakarya’ya ayak basmadı. Daha doğrusu Sakarya hiçbir zaman “Teoman Akgür’ün” umurunda olmadı…

Şimdi MHP’li dostlar kızacak ama aynı durum “Münir Kutluata” içinde geçerli. Dört yıldır bu şehirde vekillik yapıyor ama kendisini çarşı pazarda gören yok.

Bildiğim kadarıyla Sakarya’da dikili bir ağacı bile yok. İnsan göstermelik de olsa bu şehirden kendine bir ev kiralar.

Öyle Sakarya’ya geldiğinde bir yakınının evinde veya devlete ait bir “sosyal tesiste” kalıp Ankara’ya gitmez.

Ara sıra da olsa gelip kendisine ait bir evde kalır. Sakarya’ya geldiğinde konu komşu “bu da bizim vekilimiz” der…

Sakarya’yı tanımayan, mahallelerin “çamuru” üzerine sıçramayan, ilçelerin havasını içine çekmeyen birinin bu şehre ne kadar faydası dokunur?

Madem bu şehrin vekâletini, Ankara’da, İstanbul’da veya Türkiye’nin herhangi bir ilinde yaşan birine vereceğiz, öyleyse ne diye “Sakarya Milletvekili” seçiyoruz?

Bu şehir kendini temsil edecek birileri çıkartamayacak kadar basiretsiz mi? İyi kötü birilerini vekil olarak çıkartıp Meclise yollarız. Beceriksiz çıksa da kendi insanımız…

Hangi partiden olursa olsun bugüne kadar “aday adayı” olan isimler elbette kariyer ve kişilik olarak son derece kıymetli isimler olabilir.

Ancak bu kimseye “paşa gönüllerinin” istediği yerden “aday adayı” olma hakkını vermez. Madem kendine güveniyorsun öyleyse yaşadığın ilden “aday adayı” olursun.

Kusura bakmayın, “Sakarya kimsenin arka bahçesi değildir.” Kızsak da şikâyet etsek de Sakarya içinden çıkardığımız en kötü vekil başkasının iyisinden evladır…