Allah affetsin.

Camilerden günün 5 vakti “ezan” okunuyor ama nece, nasıl ve hangi “makamda” okunduğu belli değil.

Zira son günlerde dinlediğimiz ezanlar bir garip “makamda” okunmaya başladı.

Özellikle öğlen ve ikindi “makamlarına” dikkat edin.

Müezzin efendi kendince bir “makam” uydurmuş.

Uzatıyor da uzatıyor.

Müezzin efendi uzattıkça da “ezan” özünden sapıyor.

Ortaya da garip bir durum çıkıyor…!

***

Yahu mübarek ezanı aslına uygun “makamında” okusanıza!

Her vakit ezanın “makamı” belli!

- Sabah “Saba.”

- Öğlen “Uşşak.”

- İkindi “Rast.”

- Akşam “Segâh.”

- Yatsı “Hicaz.”

“Makamında” okunur.

Ne diye “makamları” değiştirip kafanıza göre iş yapıyorsunuz…?

***

Aaaaaah, ah.

Nerede o eski “ezan” sesleri.

Çocukluğumun geçtiği Aziziye Camii’nde bir müezzinimiz vardı.

Ali Osman Ağabey!

Hayattaysa Allah uzun ömürler versin.

Vefat ettiyse Allah rahmet eylesin.

Çıkardı minareye.

Mikrofonsuz çıplak sesle bir ezan okurdu.

Tüylerimiz “diken diken” olurdu.

İçimizi tarif edilmez bir duygu kaplardı…!

***

Sayın Sakarya Müftüsü Hasan Başiş!

“Ezanlar” sizlerin isteği ile mi farklı “makamlarda” okunuyor bilmiyorum.

Ancak eğer öyleyse lütfen “ezanlarımızı” aslına uygun makamda okutunuz.

Eskiden olduğu gibi “ezan” sesinden aldığımız hazzı bize tekrar yaşatın.

Kısacası o eski “ezanlarımızı” bize geri verin…!