Bir zamanlar dillere destan bir “Çark Deremiz” vardı.

Suyunu içtiğimiz.

Kenarında “sandallarla” gezdiğimiz.

Mesire alanı olarak keyifle kullandığımız.

İçine girip “yüzmeyi” öğrendiğimiz…!

***

Önce şehrin ve sanayinin bütün atıklarını “Çark Deresi’ne” deşarj ettik.

Çok lazımmış gibi hemen dibine “Nişasta Fabrikası” kurduk.

Sonra “Şeker Fabrikası’nı” da getirip “Çark Deresi’nin” yanına inşa ettik.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi;

“Tabakhane” gibi en ağır atıkların deşarj edildiği kuruluşların “Çark Deresi’nin” hemen kenarında faaliyet göstermelerine göz yumduk.

Nihayet el birliği ile de “Çark Deresi’nin” içine ettik…!

***

Önce “Çark Deresi’nin” suyu içilmez oldu.

Sonra yüzmek için bile içine girilmez bir hal aldı.

Bırakın “sandalla” gezmeyi yanından bile geçilemeyecek kadar kirlendi.

Mesire alanı özelliği zaten kalmadı.

Sonuçta nur topu gibi bir “açık kanalizasyonumuz” oldu…!

***

Derken birleri çıktı.

- Çark Deresi’ni rehabilite edelim.

Dedi ve tabanına, yanlarına taş döşenip üzerine de “beton” döküldü.

Böylece “Çark Deresi” öyle bir rehabilite edildi ki tabii güzelliği, özelliği kayboldu.

Adeta suni bir kanal haline döndü…!

***

Buyurun!

Geçen gün sözüm ona “Çark Deresi’nde” bir temizlik yapıldı.

Yapılan temizliğin ardından “Çark Deresi’nde” balık ölümleri yaşandı.

Sonradan, yaşanan balık ölümlerinin temizlik esnasında suyun bulanmasından kaynaklandığı öğrenildi.

Artık nasıl ve neyle bir temizlik yapıldıysa dipteki “çamurla” balçık haline gelen suda balıklar “oksijensiz” kalıp topluca öldü.

Doğrusu temizliğini bile beceremediğimiz “Çark Deresi” bu şehirden çok çekti.

Gelin artık “Çark Deresi’ne” işkence etmeyin.

Üzerini “betonla” kapatın da olsun bitsin…!