Avukat, savcı, gazeteci, politikacı tanınmıyorsa o beldede güvenlik güçlerince açık ve halkın içerisinde gezerken tehlikeli ve somut bir şüphe uyandırıyorsa bu kişilerin üstü aranması gerekmez mi?
Teröristler, eşkıyalık yapanlar… 
Kolayca kendilerine bir sarı basın kartı uydurabilir…
Çok da kolaydır bu kartları uydurmak…
Teknolojinin hat safhaya ulaştığı şu zaman dilimi içerisinde herkes birazcık bu işlerden anlarsa oluşturamayacağı kimlik yoktur…
Veya o terör örgütü bir avukatla da olay mahalline bomba ya da öldürücü silah taşıyabilir... 
Paralel yapı denen hain odak daha dün topladığı paraları güvenlik güçlerinin kullandığı polis aracı ile nakletmedi mi? 
Hem de alenen nakledildi…
Bakın beyler…
Hiç kimsenin ve bireyin mutlak manada dokunulmazlığı olmamalıdır... Dokunma yetkisini siyasi bir istismar ya da araç konusu yapanlar da başkalarına göre en az iki katı bir hukuki ceza ile cezalandırılmalıdır... 
Siyasi yönü olan operasyonlar çifte denetime sıkı bir şekilde tabi olmalıdır...
Gazeteci, akademisyen, siyasetçi, asker, polis, hakim, savcı ya da sivil toplum temsilcisi adı ne olursa olsun teröre yardım ve yataklık yapamaz...
Yapmamalıdır…
Buna devletin kurumlarında çalışan memurlar da dahildir…
Onu geçtim…
Bu ülkenin vatandaşı dahi olsa özgürlükler adı altında teröre destek verecek bildirilere imza atması demokratlığını göstermez…
Bilakis ülkenin bölünmesine hatta yok edilmesine yardım ve yataklık etmiş olur…
Mutlak dokunulmazlık kesinlikle olmaz…
Herkese kimliği sorulabilmelidir…
Bazen aranan şahısın üzerinde başkası adına düzenlenmiş cüzdanlar çıkmaktadır…
Güvenlik güçleri şüphelendiği kişilerin kimliklerini hukuka uygun sormalıdır…
Hukuk dışı arama ve sorgulama da doğru değildir…
Sonuç itibarıyla mutlak dokunulmazlık yoktur…
Makamı ne olursa olsun…
Kimlik sormak demokrasiye aykırı değildir…
Özgürlükleri de kısıtlamaz…
Bilakis huzur ve güven ortamı sağlanmış olur…
Terör eylemlerini önceden durdurma imkanı doğmuş olur…
Yeter ki amacına uygun olsun…
Sağlıcakla kalın…