Her seçim sonrası parti genel başkanları kameralar karşısına “geçip mesaj alındı vatandaşlarımızın bize vermiş oldukları mesajı iyi okuyacağı”  tarzında sözler söylerler ama aynı tas aynı hamam devam ederlerdi.

Son süreçte özellikle 7 Haziran seçimlerinde bu söz gerçekten bir anlam kazandı ve bu mesajı alanlar 1 Kasım seçimlerinde karşılık buldular.

1 Kasım öncesi insanlar heyecansız, sokaklar gürültüsüz  ve  nerdeyse  çevre kirliliği olmayan bir   seçim süreci yaşadık.  Son 2 yılda 4. kez sandığa gidecek olmak bunun en büyük sebeplerinden biriydi. Diğer önemli sebep tabi ki terör olaylarıydı ki öyle bir ortamda seçim kargaşası yaşamak yaşatmak çok da etik olmazdı. Zaten bizim devlet kültürümüzde ahlakımız ve geleneklerimizde buna müsaade etmezdi.

1 Kasım seçim sonuçlarının netleşmeye başlamasıyla birlikte sanki tüm ülke adrenalin almış gibi bir anda hareketlenmeye başladı ve müthiş bir sinerji ile sokaklara döküldü.

7 Haziran seçimlerinin mesajını doğru okuyan iktidar partisi söylemlerinde ve aday tercihi sebebiyle eleştirildiği bir çok ilde revizyona gitti milletvekili adaylarını değiştirerek hamle yaptı ve sonuç itibariyle başarılı da oldu. Bunun yanında seçim güvenliği önlemleri ve doğu - güneydoğuda halkın yeniden devletin varlığını hissetmesi ve onları, oraları  terör örgütüne teslim etmeyeceğini hissettirmiş olması da çok etkili oldu diye düşünüyorum.

7 Haziran seçimleri sonrası  ‘’düşmeye gör‘’ dedirtecek şekilde herkes akıl verme sırasına girmişti yüzde 42 ile 1. olan ama tek başına iktidarı kıl payı kaçıran parti teşkilatlarına. Şimdilerde ise bazıları iyi niyetli bir uyarı olarak, bazıları belki biraz korku ile adaletli olunmalı, kin güdülmemeli gibi tavsiyelere devam ediyor.  Davutoğlu balkonda zaten genel başkan olarak değil başbakan olarak konuştuğunu, herkesi kucaklayacağını söyledi.  

7 haziran seçimlerinden ders almadığı gibi başka bir partinin tek başına iktidarını engellemeyi bir başarı çıtası olarak gören muhalefetin 1 Kasım’da sınıfta kalmasından daha doğal bir şey olamaz sanırım.  

7 Haziran mesajları aslında halen devam ediyor 1 Kasımda son bulmadı. Hükümete başkaldıran bir umut direnen herkes net bir şekilde gördü ki karşılarında milletin desteğini almış tazelenmiş yenilenmiş tek başına bir iktidar var şimdi yeni bir strateji geliştirmek lazım. Bu iktidarı güç zehirlenmesine götürerek halktan koparmak ya da parti içinden başbakan dahil birilerini öne çıkartarak aile içi huzur kaçırmak şeklinde olabilir.  Gücü kabullenip geri vites yapmak da ihtimal dahilinde tabi ki.

Bütün bunlar partiler ile ilgili idi. Peki halk için, vatandaş için ne diyebiliriz. Herkesin 1 oyu var ve bu 1 oyu kendi hayat şartlarına, geçmiş deneyimlerine,  siyasi, ideolojik, fikri, kültürel, sosyal ihtiyaçlarına ve düşüncesine göre istediği partiye verebilir. Bundan memnun olmayanların Aziz Nesin kıssalarına sarılması, insanları tahkir edici sözler söylemesi, demokrasi eksikliği, makarna kömür edebiyatı yapmasına biz bir nevi kompleks, yenilmişlik psikolojisi ya da ideolojik körlük diyebiliriz.

Sonuç olarak ülkemizde iktidar değil ciddi bir  ( hatta kadrolu ) muhalefet problemi var. Mesaj bence en başından beri şuydu; ya bir yol bul, ya bir yol, aç ya da yoldan çekil!!!