Bugün sizlerle Abraham Lincoln' un oğlunun öğretmenine yazdığı mektubu paylaşmak istiyorum. Sınava dayalı hangi eğitim sistemi buna müsaade eder bilmiyorum ama devlet olarak iyi insan, dindar nesil, imanlı gençlik, Asımın Nesli gibi kaygılarımız varsa bir an önce eğitim sistemimizi millileştirmek zorundayız.

Milli Eğitim Bakanlığımızdan başlamak üzere 80 darbesi kalıntısı, 28 Şubat ürünü ne kadar alınmış karar var ise tek tek gözden geçirilmeli ve bu yanlışlardan dönülmelidir. Mektubun içeriği biraz da eğitim sisteminin olması gerektiği gibi aslında. Öğrenciye doğru dürüst davranış ve saygın kaliteli bir hayat yaşama kabiliyeti kazandırmaya yönelik temenniler içeriyor. Bizim de her zaman dillendirdiğimiz helal olan 3 haram olan 5 ten büyüktür vurgusu yapılıyor. 

Mektubumuza geçelim artık;

 “Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona:

 Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya kendini adamış bir lider vardır.
Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona. Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.

Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı.

Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.

Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını...

Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı...

Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.
Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi...
Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.
Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.

Tüm insanları dinlemesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret...

Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini...

 Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını, fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.

 Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret.

Ona nazik davran ama onu kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, Bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.

Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır...

Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsen bir bakalım... O ne kadar iyi, küçük bir insan,  oğlum...”