Adama sormuşlar; kişiyi nasıl bilirsin diye. O da; kendim gibi demiş.
Tabi normaldir, herkes karşısındakini kendisi gibi sanır. 
Kendisi gibi tepki vereceğini, düşüneceğini ve anlayacağını varsayar. 
Ancak durum gerçekte hiç de böyle değildir.
Siz ne kadar iyi niyetli olursanız olun, karşınızdaki kişiden de aynı iyi niyeti ya da anlayışı göreceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Çünkü artık birçok insanın içi, kime boşaltacağını şaşırdığı, kin, nefret ve öfkeyle dolu.
Küçücük bir kıvılcım parçası bekliyorlar alevlenmek için.
Bulduklarında da asla kaçırmıyorlar ve başkalarını da alevlendiriyorlar.
Ondan sonra da seviye yerlerde sürünüyor.
Kimse edebi, adabı, terbiyeyi, seviyeyi takmıyor.
Ama sorarsan hepsi kültürlü, eğitimli, mürekkep yalamış, üniversitede dirsek çürütmüş, okumuş, büyük büyük adamlar olmuş (!)
Olsun! Üniversite okuyup, mürekkep yalayan hakaret edemez diye bir durum söz konusu değil, değil mi? Zaten her okuyan meslek sahibi olabilir ama adam olamayabiliyor. 
Bu durum bütün meslek grupları için geçerli. İster doktor olun, ister avukat, ister mühendis, işçi, öğretmen, gazeteci ya da ne bileyim ister mümessil olun. 
İstediğiniz okulu bitirin, master yapın, doktora yapın fark etmez. Sonuçta her okuyandan alim çıkmasını beklemek doğru bir hareket değil. 
Mümessil, tıbbi mümessil, ilaç mümessili, reprezant, plasiyer vs. vs. Bu meslek grubunda çalışan yaklaşık 20 bin kişiden bazıları da maalesef bu gruba giriyor.
Yani, okul okumuş, mürekkep yalamış ama kaba sabalığı elden bırakmamış. Anlatılanı anlamadan fikir sahibi olmuş ve sabitlenmiş. Kilitlenmişler resmen.
Kardeşim, ne diyoruz? Her meslekte iyi de var, kötü de var. Basın sektörüne şöyle bir bakın bakalım. Aklınıza ilk ne geliyor?
“Zaten bu gazetecilerin hepsi aynı. Almış parayı yapmış haberi. Bu medya yandaş zaten. Bunun kalemi satılmış. Kendini kaça sattın?” 
Daha sayayım mı?
Peki, kusura bakmayın ama reprezant deyince sizin aklınıza ne geliyor? Ya da genel kanı ne?
Ben özeleştiri yaptım, hadi siz de yapın.
Ben kendime bakarım arkadaş. Tabi ki eleştirileri de hakarete varmadığı müddetçe alıp değerlendiririm. Varsa bir eksiğim gidermek için gayret gösteririm. 
Eleştirene küfür etmek ne beni yüceltir, ne de karşımdakini alçaltır. Sadece seviyemi gösterir. Haklıyken haksız duruma düşürür.
Ama maalesef ülkemizde eleştiri kültürü diye bir şey gelişmediğinden bizi eleştirenlere küfür veya hakaretle karşılık vermek adetimiz olmuş.
Yani entelektüel gibi görünmeyi çok severiz ama içimizdeki o entel taraf kişiliğimizi her zaman ele verir. Kendini entelektüel zannedenlere duyurulur.