İslam dünyasının kan ağladığı bu günlerde, yaşanan zulümler yetmezmiş gibi bir de “cenneti isteyenler dünyayı cehenneme çeviriyor” iftiralarına maruz kalan gönül coğrafyamızı yalnız bırakmamalıyız.

İnsani yardımları yerli, yabancı, Türk, Kürt, Arap, Türkmen, Ezidi, Sünni, Alevi, Müslüman, Hristiyan ölçeğinde değil yetim, mazlum, muhtaç dairesinde değerlendirmeliyiz.

Ömründe bir yetim başı okşamamış olanlar ve hiçbir yardım çalışmasına katılmayanlar ile her şeyi başkasından bekleyenlerin de yardım yapanları eleştirmeleri anlaşılır gibi değil.

Osmanlıdan bize miras kalan gönül coğrafyamızda bugün kimi zalim diktatörler, kimi haçlı zihniyetindeki egemen güçler tarafından baskı ve zulümle yönetilen; yetim öksüz bir çocuğun, ortada kalmış kimsesiz muhtaç bir kadının, yaşlı hasta bir insanın hangi dinden milliyetten mezhepten olduğunun ne önemi olabilir ki! 

Savaş ve doğal afetlerde evlerini kaybeden insanların acısını paylaşmak için aynı görüşten ideolojiden olmaya değil biraz vicdan ve merhamete ihtiyaç vardır.  

200 milyondan fazla yetim çocuğun olduğu dünyamızda her gün binlerce çocuk cephelere çocuk asker olarak sürülüyor. Misyoner faaliyetlerin yanı sıra fuhuş ve organ mafyası elindeki yetim çocukların sayısı milyonlarla tabir ediliyor.

Bugün mülteci kamplarında çıplak ayak koşturan çocuklar 10 sene sonra yaşadıkları hayatı ve neden buna mecbur bırakıldıklarını sorgulayacaklardır. Ve her şey bittiğinde hatırlayacakları şey; düşmanlarının sözleri değil, Müslümanların sessizliği olacaktır.

Bizim davamızda kimse kendisi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin yolu budur. Hayat iman ve cihat düsturu ile hareket etmeliyiz.  Gelecek nesillere yatırım yapmak istiyorsakMüminler ancak kardeştir” (Hucurat 10) ayeti kerimesini idrak edip  “Müslümanların dertleriyle ilgilenmeyen onlardan değildir”  hadisi şerifini öğütlemeliyiz.

Bu noktada eğitimcilere büyük görevler düşüyor. Ülkenin maddi manevi kalkınmasına katkı sağlayacak sosyo-kültürel açıdan donanımlı, üstat Necip Fazıl’ın söylemiyle ; “dikeyleri yatay hale getirecek bir nida kopararak mukaddes emaneti ne yaptınız?”  diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik” yetiştirmeliyiz.

İvedilikle milli manevi değerlerine bağlı, geleceğin iyiliksever Türkiye’si için çalışmaya ihtiyacımız var. Bu yüzden hep birlikte en yüksek sesle “iyilik her zaman her yerde” demeliyiz..