Asgari ücret belirleme süreciyle ilgili tartışmalar Türkiye gündeminde önemli bir yer tutuyor...

TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ, bu yıl gerçekleşecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na işçileri temsilen katılmayacaklarını daha önce duyurmuştu...

TÜRK-İŞ yönetimi, konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunmak üzere bir toplantı gerçekleştirdi…

TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, toplantının ardından yaptığı açıklamada, mevcut yönetmelik değişmediği sürece komisyona katılmayacaklarını ifade etti...

Sayın Atalay, "Geçen hafta Sayın Bakan'a da ilettik. Yeni bir düzenleme yapılmazsa Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na katılmayı düşünmüyoruz" sözleriyle tepkilerini net bir şekilde ortaya koydu...

Sendikalar uzun süredir komisyon yapısında değişiklik talep ederken, bu konuda haklı bir gerekçe sundukları da açık...

Ancak mevcut uygulamada işçi tarafı ne söylerse söylesin, genellikle işveren temsilcilerinin istediği rakam kabul görüyor...

Bu durumun orantısız güç dengesini pekiştirdiği belirtiliyor; zira "parayı veren düdüğü çalar" anlayışı gözle görülür biçimde işler durumda...

Bu tablo sadece Türkiye’ye özgü değil, dünyada da sıklıkla karşılaşılan bir gerçeklik…

Adil bir komisyon yapısıyla her kesim taleplerini karşılayabilir, fakat bunu gerçekleştirmek oldukça zorlu bir süreç gibi görünüyor.

Ekonomik güç kimdeyse, karar mekanizmalarını o yönetiyor ve durumun temelinde de paranın sınırlı ellerde toplanması yatıyor...

Dünya çapında ekonomiyi kontrol eden birkaç güçlü aile ve onların Türkiye’deki bağlantıları varlığını hissettiriyor...

Elinizdeki güç sınırlıysa…

Bu gerçeklik karşısında fazla bir seçenek kalmıyor...

Türk-İş ve Hak-İş’in yaklaşımı ise tam bu noktada önem kazanıyor...

Ergün Atalay’ın ifadeleri doğru analiz edilmeli…

Zira, bu sadece hükümetin tek başına çözebileceği bir mesele olmaktan ziyade, ekonomik gücün kim tarafından kontrol edildiğiyle doğrudan bağlantılı bir durum...

Dolayısıyla, burada dengeyi sağlamak oldukça çetrefilli bir hal alıyor...

Paranın yüzyıllardır olduğu gibi bugün de karar mercilerinde belirleyici olduğu gerçeği, sendikaların direnç gösterme gerekliliğini daha da ön plana çıkartıyor...

Sağlıcakla kalın…