BİNLERCE BİNA YIKILDI

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya şubesi tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi, “6 Şubat 2023 tarihinde saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7,7 büyüklüğünde, Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde de saat 13.24’te 7,6 büyüklüğünde başka bir deprem daha meydana gelmiştir. Gaziantep, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana başta olmak üzere çevre illerde yoğun olarak hissedilmiştir. İlk resmi açıklamalara göre, 10 şehirde binlerce bina yıkıldı. Binin üzerinde kişi hayatını kaybederken, onbine yakın kişi yaralandı. Depremin ardından en büyüğü 6,6 büyüklüğünde olmak üzere 78 artçı deprem meydana geldi. 

MAALESEF YENİDEN GÖRDÜK

Acımız büyük. Hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarını kaybeden yurttaşlarımıza başsağlığı, yaralılarımız için de acil şifalar diliyoruz. Depremden etkilenen bütün vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Deprem bölgesindeki tüm halkımızın acılarını paylaşıyoruz. Deprem ülkesinde yaşadığımız gerçeğini; yıkıcı sonuçlara yol açan iki ayrı deprem ve ardından hayatını kaybeden yurttaşlarımız aracılığı ile maalesef yeniden gördük. Daha önce de defalarca belirttiğimiz üzere doğa olaylarını afete dönüştüren, meydana gelecek doğa olayları öncesi yapılması zorunlu olan bilimsel, teknolojik, mühendislik çalışmalarında yaşanan gecikmeler, deprem gerçeği ve bilimsel, teknik gerekliliklere rağmen geliştirilen politikalar ve buna bağlı uygulamalar olmaktadır.

DEPREM GÜVENLİKLİ

Yaşadığımız ve büyük yıkıma neden olan depremler, yapı stokumuzun deprem güvenlikli olmadığını ortaya koymuşken, sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi imar planları yapılmakta ve rant politikalarına devam edilmektedir. İmar afları ile kaçak yapılaşma teşvik edilmiş, yurttaşlarımız sağlıksız yapılara mahkum edilmiştir. Böylece projesi olmayan, hiçbir mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılar ruhsatlandırılmıştır. 10 milyonun üzerinde kaçak yapı ruhsatlandırılarak yapı stokumuzun proje uygunluğu ve deprem dayanıklılığının denetlenme ihtimali de ortadan kaldırılmıştır.

KAÇAK VE RİSKLİ YAPILAR

Yapı alanındaki tek sorun kaçak ve riskli yapıların ruhsatlandırılması değil, yeni yapıların da gerekli mühendislik hizmeti almadan yapılmasıdır. Odalarımızın mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme, denetleme ve yapı denetim süreçlerinden dışlanması, yeni binaların yapı güvenliği konusunda da riskler doğurmaktadır. Büyük depremler sonucu yaşadığımız acı tecrübeler bizlere göstermiştir ki, önemli olanın yalnızca deprem sonrası yapılacak müdahaleler değil, depremden önce alınması gereken tedbirler, yapılması gereken düzenlemeler ve çalışmalardır. Ortalama 2 yılda bir yıkıcı depremin meydana geldiği ülkemizde; bilimin, tekniğin ve yetişmiş insan gücünün ulaştığı seviyeler de göz önünde bulundurulduğunda, bu kadar acı tecrübeden sonra deprem gerekçesiyle herhangi bir can kaybının söz konusu olmaması beklenmektedir.

GÜVENLİ VE SAĞLIKLI

Yakın zamanda yaşadığımız 1999 depreminden sonra, güvenli ve sağlıklı bir yapılaşma ve çevre için nelerin yapılması, ne tür önlemlerin alınması gerektiği konularında kamu kurumlarınca birçok çalışma yapılmış, raporlar hazırlanmış ve bu yapılan çalışmalar AFAD`ın 2011 yılında yapmış olduğu geniş tabanlı bir çalışma ile hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planında (UDSEP) son şeklini almıştır. Büyük çoğunluğu 2017 tarihinde bitirilmek üzere 2023 yılında tamamlanması hedeflenen çalışmalar Bakanlar Kurulu Kararı olarak 18.08.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiş olmasına rağmen gelinen aşamada ciddi bir ilerleme kat edilmediği görülmektedir. Üstelik rapora göre çoktan tamamlanması gereken yapı stokunun taranması konusunda, 2020 yılında TBMM’de kurulan Deprem Komisyonunun raporuna yansıdığı kadarıyla yapı stoku taramasının yönteminin bile nasıl olması gerektiğinin belirlenmediği anlaşılmıştır.

ÇALIŞMALAR HIZLANDIRILMALI

Odamızın da bu konuda çeşitli çalışmaları olmuş, deprem kongreleri, çalıştaylar düzenlenmiş, raporlar hazırlanmış, kamuoyunu aydınlatacak ve deprem konusunda farkındalığı ve bilinci artıracak çalışmalar yapılmıştır. Yıllara dayanan çalışmalar sonucunda deprem konusunda sorunlar da, bu sorunların çözümü için yapılması gerekenler de bellidir. Mevcut yapı stokunun envanterinin çıkarılması konusundaki çalışmalar hızlandırılmalı, acilen güçlendirilmesi veya yenilenmesi gereken binalar belirlenerek bir plan doğrultusunda yapı stokunun depreme dirençli hale getirilmesi sağlanmalıdır. Kamusal bir yapı denetimi sisteminin kurulması, mühendislik hizmetlerinin inşa sürecinde maliyet külfeti olarak değil özne olarak görülmesi, mühendislerin meslek odalarınca belgelendirilmesi, imar aflarıyla ruhsatlandırılan kaçak yapılara gerekli inceleme ve uygulamaların yapılması, şantiye şefliğinin tam zamanlı olarak yapılması başlıca önlemlerdir.

ÖRNEK UYGULAMALAR

İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapı üretebilen ve bunu örnek uygulamalarla kanıtlayan bir bilim dalıdır. Doğa olaylarının doğal karşılanarak afet olarak yaşanmaması ancak her yapının mühendislik hizmeti almasını sağlayacak bir sistem kurmaktan geçmektedir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları "kader" anlayışıyla değerlendiren yaklaşım terk edilmeli, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike olmaktan çıkaracağı gerçeği görülmelidir.

ÖNCELİKLİ GÖREV

Teknik ekiplerin gözlem ve değerlendirmelerinde, gerçekleşen depremlerde genel olarak binaların yıkılma ve ağır hasar görmelerinin ana nedenleri olarak; Malzeme ile ilgili sorunlar, Donatı detaylandırması ile ilgili sorunlar, Tasarım, imalat ve kullanım aşamasındaki denetim eksikliği sorunları gibi ana hususlar tespit edilmektedir. Teşhis bellidir. Deprem etkileri nedeniyle oluşan yapısal hasarlar büyük oranda yapıların inşası ya da sonrasındaki denetimsizlik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. O halde yapı üretim sürecindeki sorunların ortadan kaldırılması yetkililerin öncelikli görevi olmalıdır.

EN ÖNEMLİ GÖREV

Yapı üretiminin mühendislik esaslarına uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlayan en önemli görev şantiye şefliğidir. Ancak bu görevin usulüne uygun olarak yerine getirilmemesi, inşaat hatalarını, dolayısıyla deprem hasarlarını büyütmektedir. Tam da bu sebeple biz İnşaat Mühendisleri Odası olarak sınırlı durumlar dışında, her şantiye şefinin sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmesi gerektiğini vurguluyoruz.

ÖNEMLİ VE GEREKLİ

İnşaat mühendisliği, insan yaşamının her anına, her mekanına dokunan bir meslektir. Bu yüzden insanın can ve mal güvenliği için en önemli konu, nitelikli inşaat mühendisliği eğitimidir. Konuya ilişkin olarak "Üniversitelerde daha nitelikli, verimli ve uygulamaya yönelik mühendislik ve mimarlık eğitiminin verilmesi sağlanmalıdır." Bugün gelinen noktada İnşaat Mühendisliği eğitimi, 200 den fazla eğitim programı ve yıllık 10 binden fazla kontenjanıyla tarihsel rekorlar kırmaktadır. Mühendislik eğitiminin niteliğinin yükseltilmesi sorumluluğu verilmiş olan YÖK, 300 bininci kişinin tercihini bile karşılayacak oranda kontenjanlar belirlemektedir. Bugün İnşaat Mühendisliği eğitimi veren bölümlerin %62`si öğretim üyesi, laboratuvar, fiziksel mekan, bilgisayar, yazılım gibi konularda yeterli imkanlara sahip değildir. Profesör veya Doçent düzeyinde öğretim üyesi bulunmayan bölümler mevcuttur. Bu tabloya eğitim kalitesinin düşüklüğü de eklendiğinde sınırsız yetkilerle donatılmış genç mühendisler mezun etmenin yaratacağı sorunlar daha da çoğalacaktır. Diplomanın belgelediği eğitim her koşulda çok önemli ve gerekli ise de bir işi gerektiği gibi yapabilmenin ölçütü olarak alınmamalıdır. Bunun, öğretici, geliştirici, olgunlaştırıcı ve nitelikli bir uygulama deneyimi ile tamamlanması, bir başka deyişle, mühendisin düzeyli bir uygulamanın içinde pişmesi, gerekmektedir. İnşaat Mühendisliği çok geniş bir mühendislik dalı olma niteliğinin yanı sıra, uygulaması ile de tecrübenin büyük öneme sahip olduğu bir meslek alanıdır. Dört yıllık bir mühendislik lisans eğitimini tamamlamak, mühendislik yetki ve sorumluluklarını kullanmak için yeterli olmamalı, mühendislerin meslek odalarınca belgelendirilmesi, Yetkin Mühendislik Kanununun zaman geçirilmeksizin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Yapı güvenliğinden, dolayısıyla kamu güvenliğinden koparılarak piyasa ilişkilerine terk edilen yapı üretim sürecinde mühendislik hizmetleri külfet olarak görülmekte, bizzat karar vericiler tarafından değersizleştirilmektedir. Sadece meslek mensuplarına değil ülkemize zarar veren bu anlayıştan vaz geçilmelidir.
DİKKATE ALINMALI
Şantiye şefliği, yetkin mühendislik, denetim hizmetleri başta olmak üzere, kamucu bir anlayışla meslek odaları tarafından oluşturulan görüşler dikkate alınmalı, yapı güvenliğinin bir kamu güvenliği sorunu olduğu merkezi ve yerel yöneticiler tarafından anlaşılmalıdır. Sağlıklı işleyen bir sistemde planlama, projelendirme, üretim ve denetim hizmetleri birbirinin tamamlayıcısı olarak düşünülmeli buna göre de İmar Kanunu başta olmak üzere Yapı Denetim Kanunu, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve ilgili tüm kanunlar ve bağlı yönetmelikleri kamu yararı ilkesi gözetilerek, bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.

BÜYÜK SORUNLAR

Üzülerek belirtmeliyiz ki, Türkiye’de, her depremden sonra ne yapılması gerektiği konusunda onlarca rapor yazılmasına, bu çalışmaların strateji ve eylem planlarına dönüştürülmesine rağmen sorunların çözümünde ciddi bir yol kat edilemiyor. Çünkü bahse konu raporlar ve planlar sadece kağıt üzerinde kalıyor ve depremden depreme hatırlanıyor. Halkın can ve mal güvenliğini dikkate almak yerine ranta dayalı, sermaye sahiplerinin taleplerini önceleyen, ileride daha büyük sorunlar doğuracak adımlar atılmaya devam ediyor.

ZOR GÜNLER

Ülkemizi oldukça zor günler beklemektedir. Ekonomik anlamda yaşanan kriz koşullarında ard arda yaşadığımız iki büyük depremin yanısıra olası bir İstanbul depreminin Türkiye’ye neler yaşatacağını kestirmek zordur. İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi olarak hem yetkili kurum ve kuruluşlara hem de tüm kamuoyuna seslenmek istiyoruz: Topraklarının yüzde 95’i deprem bölgesinde bulunan ülkemizde tüm yurttaşlarımızın deprem korkusu duymadan güvenle yaşayabileceği bir gelecek için yerel ve merkezi tüm yöneticileri, kamu kurumlarını harekete geçmeye davet ediyor, İMO olarak tüm bilimsel-teknik birikimimizle, sahada edindiğimiz tecrübe ve yetişmiş kadrolarımızla, başta deprem olmak üzere doğa olaylarının afetlere dönüşmesini önleme konusunda görev almaya hazırız. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sorunlar da bellidir, çözümleri de. Yeter ki çözüm için ortaya irade konulsun”.