Dün AK Partili hanımlar AKM’de düzenlenen programda, ünlü yazar “Cüneyd Suavi” ile bir araya geldi.Aslında “Cüneyd Suavi’nin” bu programına katılmayı isterdim. Zira kendisini “Zafer Dergisi’ndeki” yazılarından tanıyorum.Ancak program sadece bayanlara has

Dün AK Partili hanımlar AKM’de düzenlenen programda, ünlü yazar “Cüneyd Suavi” ile bir araya geldi.

Aslında “Cüneyd Suavi’nin” bu programına katılmayı isterdim. Zira kendisini “Zafer Dergisi’ndeki” yazılarından tanıyorum.

Ancak program sadece bayanlara has olunca haliyle “Cüneyt Suavi’nin” bu söyleşisinden mahrum kaldık.

Dolayısıyla programı AK Parti Kadın Kolları tarafından gönderilen “haber bülteninden” takip etme imkânı buldum.

Bülteni okuyunca “Cüneyt Suavi’nin” AK Partili bayanlara hem dünyevi, hem de uhrevi konulardan bahsettiğini gördüm.

Tabi haber metni içinde de en çok hoşuma giden bölüm ise “Cüneyd Suavi’nin” dinleyenlere “Dolmuş” adlı ünlü hikâyesini anlatması oldu.

Her ne kadar anlatılan “Cüneyt Suavi’nin” kaleme aldığı kendi hikâyesi olsa da bir gerçek payı vardır diye düşünüyorum.

Bu nedenle belki de birilerine “kıssadan hisse” olur düşüncesiyle “Cüneyt Suavi’nin” meşhur “Dolmuş Hikayesi’ni” kısa bir özetle aktarmak istiyorum…;

Yaşlı bir kadıncağız sicim gibi yağan yağmur altında dolmuş bekler. Yanına bir adamcağız sokulur.

“Hayrola teyzeciğim” diye sorar ve kadıncağızda, buraların yabancısı olduğunu ve hastane tarafına giden bir araba aradığını söyler.

Torunu hastaymış ve ziyaret saatini geçirmemek için acele ettiğini anlatır. Tamda bu arada durağa bir dolmuş yanaşır.

Ancak araba yanaştığında, arkada duran kişilerin bir anda hücum edince yaşlı kadın dolmuşa binemez.

Adamcağız içeriye doluşan ve arkadaş oldukları anlaşılanlara; “İlk önce biz gelmiştik. Sırayı bozmaya hakkınız var mı?” der.

Ön koltukta oturanı; “Hak istiyorsan, Hakkari’ye gideceksin arkadaşım! Hem oradaki haklardan K.D.V. de alınmıyormuş” diye alay eder.

Bu arada şoför lafa karışıp; “Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim! Okuyup üfledi mi, oraya uçuverir” der ve dolmuş oradan uzaklaşır.

Bir müddet sonra başka bir dolmuş gelir ve arka koltuğa yan yana oturup yola koyulurlar.

Sonra yol kalabalıklaşır ve trafik durur. Şoför meraklanarak; “Bu vakitte yol tıkanmazdı! Sebebini anlasam iyi olacak” der ve yürür gider.

Şoför şaşkınlık içinde geri dönerek; “Bizden önce kalkan dolmuşa Hakkari’den gelen kamyon çarpmış. Şoför dâhil beş kişiyi, hastaneye kaldırmışlar” der.

İşte hayat böyle bir şey! Önümüze çıkan ilk “dolmuşa binmek” için en yakınımızı bile çiğner geçeriz.

Sonra “Hakkari’den” gelen bir kamyon çarpınca da “dolmuşa gelmek” denen şeyin ne olduğunu anlarız. Siz siz olun “dolmuşa binerken” aman dikkatli olun…