Bugün gibi hatırlıyorum. 16 Ağustos 1999 Pazar günü yıllık iznimin bitişiyle tekrar Sakarya’ya döndüm.

16 Ağustos 1999 Pazartesi sabahı da İhlas Haber Ajansı Sakarya Bölge Müdürlüğü görevime başladım.

İzin dönüşü biraz performansımız düşüktü ama arkadaşlarımızla birlikte yine her zaman olduğu gibi haber peşinde koşmaya başladık…

Her işe başladığımız gün “bugün yine haber kıtlığı yaşıyoruz” diye serzenişte bulunduk mu hatırlamıyorum.

Ancak akşam eve döndüğümüzde o zamanlar biri 8 yaşında, diğeri ise 13 yaşında olan çocuklarımız evde yoktu.

Hem tatil dönüşünün verdiği “sendrom” hem de günün koşuşturması içinde çocuklarımızı anneannelerinden almaya bile üşendik…

O tarihte Devlet Su İşlerinin arkasında bulunan 5 katlı bir apartmanın en üst katında kalıyorduk.

Hava gündüz sıcaklığını adeta geceye taşımıştı. Gece olmasına rağmen hava öyle bunaltıcıydı ki, evin içinde oturmak mümkün değildi.

Sıcak yaz akşamlarında yaptığımız gibi oturduğumuz 5 katlı binanın en üst katındaki küçük balkonumuzda serinlemeye çalışıyorduk…

Yaşanan deprem sonrası birçok insanın anlattığı gibi o gece hava gerçekten çok ama çok enteresandı.

Hava öyle berrak ve aydınlıktı ki bulunduğumuz balkondan Adapazarı’nın en ücra noktasını bile o karanlıkta adeta görebiliyorduk.

Bir gariplik vardı ama bu olağanüstü durumun neye delalet olacağı konusunda hiçbir fikrimiz yoktu…

Gece saat 12’yi gösterdiğinde televizyonlardaki gece haber bültenlerini izlemek için bir ara içeriye girdim.

Bugün olduğu gibi o tarihte de oldukça geniş bir bölgenin sorumluluğu üzerimizde olduğundan yaptığımız haberleri takip etmeye çalıştım.

Tabi bu arada İhlas Haber Ajansı Sakarya Bölge Müdürlüğü olarak “atladığımız” veya “atlattığımız” haberleri de not almaya başladım…

Televizyonlardaki haber bültenlerini izledikten sonra biraz daha balkonda oturup bunaltıcı sıcaktan kurtulmaya çalıştık.

Hiç unutmuyorum, salondaki “guguklu saat” 2’yi vurduğunda bu sıcakta zor da olsa yatıp uyamaya çalıştık. Her halde saat 02.30 gibi de uykuya dalmışımdır.

İşte “depremden bir gün önce” yaşadığımız tam da böyleydi. Tabi uykuya dalmanın üzerinden yarım saat geçtikten sonra yaşadıklarımız ise? O da yarına kalsın…