Ermenek’te yaşanan maden faciasıyla ilgili olarak genelde herkes “müfettişler” eliyle yapılan denetimlerden şikayet ediyor.Denetimlerin sağlıklı yapılmadığı ve “müfettişlerin” çoğu zaman oturduğu yerde “rapor” hazırladıklarından bahsediyor.Bazen de deneti
Ermenek’te yaşanan maden faciasıyla ilgili olarak genelde herkes “müfettişler” eliyle yapılan denetimlerden şikayet ediyor.
Denetimlerin sağlıklı yapılmadığı ve “müfettişlerin” çoğu zaman oturduğu yerde “rapor” hazırladıklarından bahsediyor.
Bazen de denetime giden “müfettişlerin” gördüğü olumsuzlukları işyeri sahipleri tarafından bir şekilde değiştirttiğini söylüyor.
Kaldı ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de hakkında olumsuz “rapor” düzenlenen işyeri sahiplerinin birçok kişiyi devreye soktuğunu ifade ediyor…
Anlayacağınız gerek “madenlerin” gerekse diğer işyerlerinin “müfettişler” tarafından denetlenmesinden herkes rahatsız.
Bir tek işçi sendikaları bu durumdan rahatsız olmuyor. Nasıl olsa onlar “sendika temsilciliği” adı altında toprağın altına girmiyor.
Veya bağlı bulunduğu işyerinde mesai harcamıyor. Mis gibi, çalışırken hayatını kaybedenlerin sırtından maaşını alıp, yan gelip yatıyor.
Zira sonuçta olan sendikacılara olmuyor. Bunu bedelini sağlıksız şartlarda çalışmak zorunda kalan gariban işçiler “canıyla” ödüyor…
Bu ülkede “müfettişler” işlerini yapmıyor ve işçi sendikaları çalışanların arkasında durmuyorsa başka bir çıkış yolu aranmalıdır.
Neredeyse üç veya beş ayda bir böylesine büyük bir felaket yaşamamak için neler yapılmalı sorusuna cevap bulunmalı.
Yoksa bugünkü sendika ve “müfettiş” yapısıyla bizim bu “iş kazalarının” önüne geçmemiz pek mümkün gözükmüyor…
Bence işyerlerini denetleyen “müfettiş” kavramı değiştirilmeli. Denetimlere sadece devletin memurları gitmemeli.
Bunların yanında mutlaka bir sendika temsilcisi, aynı iş kolunda ancak, başka bir yerde çalışan bir işçi ve hatta bir vatandaş bile yer almalı.
Hatta ticaret ve sanayi odaları bağlı bulundukları “meslek komitelerini” de bu denetimlerde görevlendirmeli.
Sonra da denetlenen işyerinin kurallara uygun olarak çalışıp çalışmadığı bu kişilerin ortak imzasına bağlanmalı.
Böylece “müfettişlerle” işyeri arasında doğabilecek “tamamen duygusal” yakınlaşmalarında önüne geçilmeli…
Maalesef “iş yeri güvenliği” Ermenek’teki gibi büyük bir facia olunca aklımıza geliyor. O da bir iki hafta konuştuktan sonra unutulup gidiyor.
Oysa bugün birçok işyerinde insanlar “can güvenliğinden” yoksun mecburen çalışmak durumunda kalıyor.
İşin en “ahlaksız” tarafı ise birçok “iş kazası” bir şekilde “adli mercilere” bile intikal ettirilmeden kapatılıp gidiyor.
İnsanlar “vicdanlarını” cüzdana sıkıştırmaya devam ettiği sürece hükümet hangi kanunu çıkartırsa çıkartsın boş. Nitekim “çöken maden değil ahlak…”
Next