Cem Küçük benim çok değer verdiğim ve sevdiğim bir dostum.
Sayın Küçük, bundan iki gün önce 1AN TV’de katıldığı bir programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’nin başına geri geldikten sonra ‘radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara’daki manyak tiplerle’ yolunu ayırması gerektiğini belirterek; “Bu ilişki bitti, bu dikiş tutmaz. Artık AK Parti’nin radikal İslamcılarla da, Mavi Marmara’daki manyak tiplerle de yolunu ayırması lazım. Tayyip Bey de bunları yapacaktır diye tahmin ediyorum. Amerika’yla ilişkileri yoluna sokup bunları halletmemiz lazım” şeklinde bir cümle kullandı.
AK Parti’nin son Referandumda aldığı %51.41’lik kritik oy oranının taraflarca çok dikkatli okunması gerekiyor. Taraf derken en başta Sayın Yıldırım ve Sayın Erdoğan’ı kastediyorum.
AK Parti içerisine çöreklenen ve toplumda herhangi bir karşılığı olmayan Milli Görüş tayfasının durumu, traktör ehliyetiyle uçak kullanmaya çalışan çiftçiye benziyor.
Bu yapı gençlerle iletişim kuramadığı için maalesef ilk defa oy kullanan 18 yaş kuşağını elinden kaçırdı. Yüz vermediği ve önemsemediği için Alevileri de kaçırdı.
Dün Ankara’da tesadüfen bir AK Parti milletvekilinin konuşmasına şahit oldum. İsmini vermek istemediğim bu şahıs; referandum sürecinde üniversite kampüslerini ziyaret edip öğrencilerle çay içip sohbet ettiğini, bu öğrenciler arasında muhalif çocukların da bulunduğunu anlatıp kendince başarılı bir kampanya yürüttüğünü anlattı.
Kendisini kırmamak için konuşmaya müdahil olmadım ancak içimden; “Vah AK Parti’nin haline vah!” demekten de kendimi alamadım. (Bu konuşmayı yapan milletvekilinin kendi şehrinde de HAYIR oylarının ezici çoğunlukla üstte olduğunu belirtmem de fayda var).
Sosyal medyayı kullanmayı bilmeyen 65 yaşında bir adamın, 18-21 yaş arası gençlerle kıraathane toplantısı yapar gibi, ayaküstü konuşarak çocukların tercihini değiştirdiğine inanması ne kadar aptalca bir durum değil mi?
Sayın Erdoğan, bilişim çağının oldukça gerisinde kalan bu çapsızlarla yoluna devam ettiği takdirde, bir sonraki seçimlerde inanın %35 oy bile alamaz.
Cem Küçük’ün kurmuş olduğu cümle, aslında tam da bu minvalde bir açıklamadır.
Sayın Küçük, Erdoğan’a ve O’nun nezdinde Türkiye’ye gönül vermiş değerli bir şahsiyet olup, kullandığı cümleden “derin!” manalar çıkarmak abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Ancak son iki günden beri Sayın Küçük’ün açıklamasını fırsat bilen ve birilerine yaranmışlık yapmaya çalışan ne kadar sosyal medya maymunu varsa, bunların tamamı birdenbire Küçük’e saldırmaya ve ağzı alınmayacak laflar sarf etmeye başladı.
Cem Küçük, oldukça sağlam karakterli, eğilip bükülmeyen, doğru bildiğini savunan ve gözünü budaktan esirgemeyen bir kişiliğe sahiptir.
Devletin FETÖ’ye karşı verdiği mücadeleye sonuna kadar destek veren bu değerli gazetecinin, Müslüman görünümlü alçak FETÖ mensuplarınca linç edilmesine gönlüm hiçbir şekilde razı olmaz.
Facebook ve twitter hesaplarında “like” yani “beğeni” alacak diye FETÖ mensubu hainlerin gazına gelip Sayın Küçük’e saldıranların, KANDİL, PKK, HDP ve FETÖ mensubu teröristlerle yol arkadaşlığı yapıp, referandum oylamasında “HAYIR” oyu kullananlardan hiçbir farkı bulunmamaktadır.
Bugün Cem Küçük’e saldıran sosyal medya maymunlarına, “28 Şubat sürecinde neredeydiniz?” diye sormak lazım.
28 Şubat’ı post modern bir darbe olarak yaptıklarını itiraf eden dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, Genelkurmay Başkanlığı Basın Yayın Halkla İlişkiler ve Tanıtım Daire Başkanlığı’na gönderdiği bir yazıda, Türk Silahlı Kuvvetlerini kamuoyunda en iyi şekilde tanıtan isimleri tek tek yazmış ve bu kişilere hizmetlerinden ötürü takdir mektubu gönderilmesini istemişti.
Erol Özkasnak’ın takdir ve teşekkürlerini ilettiği kişiler arasında kimler yoktu kimler!;
Yücel Yener (TRT Gn. Md.), Güntaç Aktan (TRT), Ertürk Yöndem (TRT), Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin (Hürriyet), Derya Sazak ve Fikret Bila (Milliyet), Mehmet Yılmaz, İsmet Berkan (Posta), Zafer Mutlu, Fatih Çekirge (Sabah), Bilal Çetin ve Okay Gönensin (Yeni Yüzyıl), Orhan Erinç ve Mustafa Balbay (Cumhuriyet), Sebahattin Önkibar ve Kenan Akın (Türkiye), Ali Kırca ve Baki Şehiroğlu (ATV), Uğur Dündar ve Mehmet Akarca (Kanal D), Murat Saygı ve Mithat Sirmen (SHOW TV), Ufuk Güldemir ve Ümit Aslanbey (STAR TV), Murat Yetkin ve Nuri Çolakoğlu (NTV), Hulki Cevizoğlu ve Ardan Zentürk (Kanal 6), Bülent Öztürkmen ve Zafer Ali Aytaç (HBB), Ceyhan Batur (C TV), Ferhan Şaylıman (FLAŞ TV), Ali Baransel ve Metin Özer (TGRT), İlnur Çevik (TDN), Metin Yılmaz (AKŞAM), Mehmet Güler (AA), Elvan Baransel (AA) ve Mehmet Karaman (İHA)
28 Şubat’ta cuntacılarla işbirliğinden dolayı takdir edilen Ertuğrul Özkök, Uğur Dündar, Ali Kırca, Sedat Ergin, Yücel Yener, Fikret Bila, Mehmet Yakup Yılmaz, Zafer Mutlu, Fatih Çekirge, Mustafa Balbay, Sebahattin Önkibar, Baki Şehirlioğlu, Nuri Çolakoğlu, Murat Yetkin, Hulki Cevizoğlu, Ali Baransel ve Mehmet Güler isimli yazarlar, Org. Çetin Doğan başkanlığında hazırlanan Balyoz Darbe Planı’nda da kullanılacak isimlerin başında geliyordu.
Cem Küçük’e saldıran kişilere şimdi sormak lazım; attıkları başlıklar, yazdıkları yazılar ve yaptıkları TV programlarıyla 28 Şubat sürecinde Türkiye’de kaos ortamı yaratan bu “medyatörlere” niçin tek bir laf etmediniz?
“O yıllarda konuşma imkânımız yoktu korktuğumuz için konuşamıyorduk” dediğinizi duyar gibiyim.
Peki, Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Can Dündar, Yılmaz Özdil, Zeynep Oral gibiler sizin dininize, namusunuza, inancınıza pervasızca dil uzatırken, küfrederken, höykürürken şimdi niçin sesiniz çıkmıyor?
28 Şubat sürecinde yapamadıklarınızı haydi şimdi yapsanıza.
Sosyal medyadan birilerine küfür edebilmek, hem de bizim cenahta yer alan birisine saldırmak, onu linç etmek ne kadar kolay ve basit değil mi?
Yaptıklarınızdan utanın!
Solcu aydın ve yazar kırıntıları, sizin bu hareketinizi büyük bir keyifle izliyor ve “it iti kırıyor” diye içkilerini yudumluyor.
Gezi olayları, 17/25 Aralık Yargı ve Emniyet Darbesi, 15 Temmuz Askeri Darbesi öncesinde ve sonrasında canını dişine takarak, FETÖ yapılanmasını deşifre etmeye çalışan Cem Küçük kardeşimizi rencide etmeye hiç kimsenin hakkı yok.
Kendinize gelin, aklınızı başınıza alın.
Edepli olmak varken, edepsizlik neyimize?
Adam olmak hem de “adam gibi adam olmak” önemli bir meziyet. Aksi takdirde bize bizi kırdıranlardan ne farkımız kalır?
Ne demiş Yunus Emre;
GİRDİM İLİM MECLİSİNE, EYLEDİM KILDIM TALEP,
DEDİLER İLİM GERİDE, İLLÂ EDEP İLLÂ EDEP.
Hülâsa; Cem Küçük’e saldıran edepsizleri edebe davet ediyorum. (Yazan, Dr.Mehmet Hakan Sağlam)
Sağlıcakla kalın…