Pazartesi akşamı Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov alçakça bir “suikast” sonucu hayatını kaybetti.
Tabi bu saldırı ardından herkes “Rus uçağının” düşürülmesi olayında olduğu gibi bir gerginlik yaşanıp yaşanmayacağına kilitlendi.
Ancak gerek Türkiye gerekse Rusya karşılıklı olarak sağduyulu açıklamalar yapınca birilerinin beklentisi boşa çıktı…
Elbette olayın gerçekleşmesinin üzerinden çok fazla geçmeden “suikasti” yapan şahsın kimliği ile ilgili bilgilerin kısa sürede ortaya çıkması önemliydi.
Hele bu şahsın “Çevik Kuvvet Polisi” Mevlüt Mert Altıntaş isimli birinin olması ve “FETÖ” ile de bağlantılarının ortaya çıkması işin seyrini değiştirdi.
İnşallah bu olay sonrasında “FETÖ” operasyonlarını sulandırmaya ve bunlara hala daha arka çıkmaya kalkanlar iyi bir ders almıştır…
Nitekim yapılan açıklamalar bakacak olursa Mevlüt Mert Altıntaş denen bu Çevik Kuvvet Polisinin “FETÖ” ile bağlantısı olduğu tespit edilmiş.
Zaten okuduğu okul, gittiği dershane, kaldığı evler ve kendisine sponsor olan işadamına bakınca her yol “FETÖ’ye” çıkıyor.
Dahası “MİT’te” bu şahısla ilgili ciddi uyarıda bulunup ilgili yerlere gereğinin yapılması hususunda “rapor” vermiş…
Nasıl olduysa “MİT’in” verdiği bu “rapor” birileri tarafından savsaklanmış veya bilinçli olarak “hasıraltı” edilmiş.
Veya bu aralar moda olduğu üzere sık sık duyduğumuz “ya bu çocuk öyle biri değil” mantığıyla sahip çıkılmış.
Belki de yine moda olduğu üzere “eskiden onlardandı ama” gibi mazeretler ileri sürülerek görevinden uzaklaştırılmadı…
N’oldu? Acıdınız, yok öyle dediniz yok böyle dediniz, arka çıktınız, korudunuz, sonuçta “hain, hainliğini” yaptı.
Yarın fırsatını bulduklarında halen daha korunan bu isimler başka birinin canına kast etmekten geri durmayacaktır. Hatta sizi bile vuracaktır.
Görün artık bunları ve “FETÖ” ile mücadelede mazeret ileri sürmeden kurumlarda halen varlığını sürdüren “haşhaşileri” içinizden söküp atın…
Sadece asker, polis ve yargıda bulunan “FETÖ’cüler” değil belediyeler başta olmak üzere bürokrasideki “FETÖ’cüler” de “amasız, fakatsız” temizlenmeli.
Artık kimsenin kurumlara gönderilen listedeki “FETÖ’cüleri” açığa almak yerine mazeret ileri sürerek arka çıkma “lüksü” kalmamıştır.
Nitekim “bu işin aması fakatı yok” bilesiniz! Hangi kurumda olursa olsun bu “haşhaşilere” arka çıkıldığı müddetçe Türkiye’ye huzur yoktur…