Siirt’in Eruh kırsalında meydana gelen çatışmada “şehit” düsen Mehmet Kıran için Söğütlü’de düzenlenen törende yine gözyaşı vardı.Özellikle anne Rahime ve baba Mehmet Kıran cenaze töreninde güçlükle ayakta durabildiler.Kolay değil, 21 yaşına kadar çocuğun
Siirt’in Eruh kırsalında meydana gelen çatışmada “şehit” düsen Mehmet Kıran için Söğütlü’de düzenlenen törende yine gözyaşı vardı.
Özellikle anne Rahime ve baba Mehmet Kıran cenaze töreninde güçlükle ayakta durabildiler.
Kolay değil, 21 yaşına kadar çocuğuna gözün gibi bak, üzerine titre, sonra vatan için askere yolla ve “şehit” haberiyle yıkıl.
Siz bu anne babaya ne anlatırsanız anlatın, ne kadar teselli etmeye çalışırsanız çalışın nafile. Boşuna “ateş düştüğü yeri yakar” dememişler.
Onların akıllarına hep şu soru takılır; “Ne işi vardı benim çocuğumun orada? Neden öldü? Ne için öldürüldü?”
Resmi erkân olarak bu sorulara verilen cevap ise hep aynıdır. “Siz artık ‘şehit’ anası ve babasısınız. Vatan sağ olsun…”
Yıllardır bu hep böyle oldu. On binlerce “şehit” annesini ve babasının duyguları hep bu ifadelerle bastırılmaya çalışıldı.
Ancak son zamanlarda “şehit” aileleri de bu sözleri duymak istemiyor. Zira “şehit” olan oğlunun cenazesinde baba Mehmet Kıran’ın söyledikleri çok manidardır.
“Şehit” babası Sakarya Valisi’ne diyor ki; “Bu analar babalar hep ağlayacak mı? Ben oğlumu nasıl gönderdim nasıl geldi? Bunların derdi ne…?”
Maalesef yıllardır bu sorulara verecek cevap bulamadık. Önce “üç-beş çapulcu” diye küçümsedik.
Sonra da “Terörün kökünü kazıyacağız” diye kendimizi avuttuk. Bugün de hala avutmaya devam ediyoruz.
Yazık, “şehit” olan “gazi” kalan bu gençlere gerçekten yazık ediyoruz. Artık bitsin istiyoruz ama “silahlı mücadele” dışında başka bir yöntem istemiyoruz.
Maazallah terörle “silahla mücadele” dışında bir yöntem denemeye kalkan hemen vatan haini ilan ediliyor.
Hele “müzakere” veya “görüşme” gibi lafları ağzına alanları bu ülkeyi “satmakla” itham ediyoruz…
Hâlbuki bu da bir yöntemse ki, dünyanın belli başlı ülkeleri bu sorununu böyle bir yolla çözmüş, o halde neden denenmesin?
Ama olmaz. Biz böyle bir yöntemi kendimize yakıştıramayız. Kanımızın son damlasına kadar akıtırız, başka yöntem tanımayız.
Kimilerine göre “terörün kökünü kazıyabilmenin” tek yolu bu olabilir. Ama bu ne zaman olur, daha kaç “şehit” veririz veya biz görür müyüz orası meçhul.
Yıllardır “silahlı mücadeleye” gencecik evlatlarımızı “şehit” verdik bundan sonra da vermeye devam ederiz…
İşte, Sakarya’dan 125’inci “şehidimiz” olan Mehmet Kıran’ı da son yolculuğuna uğurladık. Artık sıradaki kim, kimin çocuğu orasını Allah bilir.
Nasılsa biri; “bu analar babalar hep ağlayacak mı?” diye soru sorduğunda cevap hazır. “Kanı yerde kalmayacak. Köklerini kazıyacağız.” Bu kadar basit…
Next