Bu topraklarda var olma savaşı verdiğimiz günden beri Ağustos ayı Türk milleti için hep zaferlerle dolu olmuştur.
1071 yılının yine bir Ağustos ayında “Malazgirt’te” başlayan var olma savaşımız 30 Ağustos 1922 yılındaki “Büyük Zafer” ile son bulmuştur.
Son olarak Türk ordusu yine bir Ağustos ayının 24’üncü günü sabaha karşı saat 00.4’te “DAEŞ” terör örgütünü temizlemek adına Suriye’ye girdi…
Tarihe baktığımızda üç kıtada söz sahibi olmamız hep Ağustos ayına rastlamıştır. Orta Avrupa’ya, Kuzey Afrika’ya hep Ağustos aylarında seferler düzenledik.
Şüphesiz bu topraklardaki “Büyük Zafer” adı verilen başarıyı da 1922 yılında yine Ağustos’un 30’unda kazandık.
İnşallah Türk ordusu 24 Ağustos sabahı girdiği Suriye’yi de “DAEŞ” ve “YPG” gibi terör örgütlerinden temizleyecektir…
Kim ne derse desin. Türk ordusunun dünyaya nam salmasının nedeni de işte bu zaferler nedeniyledir.
Tarihe, zaferlerimizi “altın harflerle” yazdıran ordumuza ve “başkomutanlarımıza” ne kadar saygı ve minnet duysak azdır.
Onlar bizlere zaferlerle dolu şanlı bir tarih emanet ettiler. Bizim yapacağımız ise sadece bu emanete sahip çıkmak olacaktır…
Bu topraklarda kazanılan her zaferin, dökülen her şehit kanının ardından ülke olarak hep yeni bir yapılanma yaşadık.
Nitekim 15 Temmuz’da yaşadığımız “darbe” girişiminin bastırılmasının ardından da bu ülke kendine yeni bir rota çizme imkânı buldu.
Bu rota da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her defasında söylediği gibi, “tek millet, tek devlet, tek vatan ve tek bayrak” anlayışıdır…
Öyleyse 15 Temmuz’da yaşanan acılar sonrası bize düşen görev devletin kılcal damalarına kadar sızan bu “FETÖ” denen terör örgütünü içimizden söküp atmaktır.
Bunun için de herkesin en az Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi “FETÖ” ile mücadelede kararlı olması gerekir.
Ucu kime veya nereye dokunursa dokunsun, “FETÖ” denen terör örgütüne ve onun “haşhaşilerine” acımadan devletin her kademesinde bu temizlik yapılmalıdır…
Maalesef “Türk Tarihi’ne” baktığımızda sıkıntısız dönemimiz yok gibidir. Dün olduğu gibi bugün de ülkemizi rahat bırakmayacakları da ortadadır.
Yeter ki nereden ve kimden gelirse gelsin ülkemizin “dirliğine” ve “birliğine” saldıran bu alçaklara karşı “yekvücut” olalım.
Bu vesileyle 1922 yılının 30 Ağustos sabahı başlayıp zaferle biten bu coşku herkese kutlu olsun. İnşallah “bir Ağustos sabahı” daha Türk tarihine altın harflerle yazılacaktır…