Dün AK Parti Sakarya Milletvekili adayı Bilgehan Doğru, beraberindekilerle birlikte “medyadetay.com’u” ziyaret etti.

Biz kendisini ilk kez “aday adayı” olduğu sırada tanımıştık. O günden buyana da kendisini hep “mütevazı” bir kişi olarak gördük.

Hatta Bilgehan Doğru’nun “mütevazı” kişiliği ile ilgili olarak, “medyadey.com’da” bir de haber yapmıştık…

Bilgehan Doğru ile “aday adaylığı” ve “adaylık” süreci içindehiçbir araya gelme fırsatımız olmadı.

Dün ilk defa beraberindekiler ile birlikte “medyadetay.com’u” ziyareti sırasında kendisi ile sohbet etme imkanı bulduk.

Sonuçta kendisi ile ilgili yaptığımız “mütevazı” haberinin ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gördük…

Bir kere Bilgehan Doğru, soyadı gibi “dosdoğru” bir insan! Özünde sözünde insana güven veren bir duruşu var.

Lafını sözünü, karşımdaki kırılır diye düşünüp esirgemiyor. Veya “politika” yapayım diye inanmadığı konuya “doğru” demiyor.

Bir şey yanlışsa “yanlıştır” deyip işin içinden çıkıyor. Yani siyasette pek de alışık olmadığımız bir tavır sergiliyor…

Dünkü ziyarette kendisiyle Türkiye’nin ve yerelde Sakarya’nın sorunları ile uzun uzadıya konuştuk.

Herkes gibi Bilgehan Doğruda bu seçimin ülkenin selameti açısından son derece önemli olduğunu söyledi.

Bunu da gittiği her yerde her ortamda dile getirdiğini anlattı. Vatandaşında işin farkında olduğunu söyledi…

Bu görüşme esnasında dikkatimi çeken bir husus da Bilgehan Doğru’nun “7’nci sıradan aday” olmasına karşılık çalışmalarına inanarak devam etmesi oldu.

Aslına bakarsanız doğrusu da bu! Zira “nasip” işi bu! Allah milletvekilliğini kime nasip eder orası belli değil.

Burada önemli olan “sebeplere” yapışmaktır ki, Bilgehan Doğru’nun da yaptığı tam olarak bu. Seçilecekmiş gibi gece gündüz çalışıp “tevekkül” etmek…

Evet, şunun şurasında “7 Haziran’a” bir şey kalmadı. Allah vekilliği bu millete gerçekten hizmet edecek isimlere nasip etsin.

Kalbinde zerre kadar “makam, mevki” hırsı bulunan ve “gurur, kibir” hastalığı olan ile “nefsine” esir düşenlerden Allah bizi korusun.

Kaldı ki yaptığımız sohbette bizim ve “Bilgehan Doğru’nun duası” hep bu yönde oldu. Böyle “duaya” da “amin” demek düşer…