Ne yalan söyleyeyim.

Ben parti başkanı olsam.

Yerel Seçimlere daha 1.5 yıl varken, Belediye Başkanlarının istifalarını istemem.

İsteyemem.

Bunun yaratacağı siyasi riskleri göze alamam.

Bugüne kadar, İl Başkanları ve Belediye Başkanlarının istifaları konusunda hiç yazı yazmadım.

Çünkü.

Bu konular, netameli konular.

Yazarsın.

Sonra ofsayta düşersin.

Sayın Cumhurbaşkanı ile birçok konuda fikirlerimiz ters düştü.

Samimi ikrar gerekirse.

Sonunda sayın Cumhurbaşkanı haklı çıktı.

Sayın Cumhurbaşkanı.

Bir Devlet'in.

Bir Milletin kaderine hükmeden adam.

Yanlış yaparsa.

Bedeli Devlet ve Millet öder.

Ben yanlış yaparsam, bedeli ben öderim.

Çok çok ailem öder.

Parti başkanlarının istifasını, hadi parti içi sorun kabul edelim.

Ak Parti'de hiçbir parti başkanı seçimle iş başına gelmiyor.

Hepsi bir şekilde atama ile iş başına geliyor.

Atayan makam, görevden de alır.

Belediye Başkanlıkları biraz farklı.

Onları da parti aday yapıyor.

Yani atıyor.

Ancak.

İşin içinde halk da var.

Halk, bunlardan bazılarını tercih ediyor ve seçiyor.

Bazılarını beğenmiyor ve seçmiyor.

Mesela Melih Gökçek.

Kendisini Üniversite talebelik yıllarından tanırım.

Çok da başarılı bir Belediye Başkanı olarak görürüm.

Ankara'da.

Keçiören Belediye Başkanlığından beri, hiç seçim kaybetmemiştir.

30 Mart 2013 seçimlerini kıl payı farkla kazanmıştır.

Sonuçta kazanmıştır.

Ankara'da çok da başarılı bir Belediye Başkanlığı yapmıştır.

Üniversite'yi Ankara'da okuduğum için, Ankara'yı mahalle mahalle bilirim.

Melih Gökçek, Ankara'yı gerçekten Başkent yapmıştır.

Melih Gökçek'e yapılan şiddetli muhalefeti de hiç kaale almam.

Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan'a olduğu gibi.

Her seçimi kazanan.

Başarılı bir siyasetçinin elbette ki muhalifi ve düşmanı çok olacaktır.

Keza İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş.

Bence.

Cumhuriyet Tarihi'nin en başarılı Belediye Başkanı'dır.

Tam 3 seçim kazanmıştır arka arkaya.

İstanbul'a çok büyük hizmetleri olmuştur.

Bu hizmetleri yaparken, elbette çok yanlışları da olmuştur.

Yine elbette ki.

Başarılarının arkasında Recep Tayyip Erdoğan faktörü vardır.

Gelelim neticeye.

Siyasetçi, ağzı ile kuş tutsa dahi, yorulur ve yıpranır.

Siyasetçiye karşı göz yorgunluğu başlar.

Aynı göz yorgunluğu, sayın Cumhurbaşkanı'na karşı bile başlamıştır.

Ak Parti.

Siyasette teknolojiyi en iyi ve en mükemmel kullanan bir partidir.

Bu konuda açık ara öndedir.

Yapacağı her icraatta.

Uygulayacağı her siyasette.

Kamuoyu araştırma şirketlerini mükemmel kullanır.

Ortaya bir siyaset koymadan önce.

Araştırma şirketleri aracılığı ile halkın nabzını ölçer.

Ondan sonra da icraata geçer.

Bu ülkede bir 16 Nisan referandumu yaşandı.

Ak Parti ve sayın Cumhurbaşkanı, oradan bazı sonuçlar çıkardı.

Ondan sonra.

Bazı illerde Parti İl Başkanlarını görevden aldı.

Bazı İllerde ise, Belediye Başkanları'nın istifasını istedi.

Niçin böyle yaptı?.

Ak Parti, bu illerde beklediği sonucu alamadı.

Ak Parti, en az 3 yada 4 ayrı kamuoyu araştırma şirketi ile çalışıyor.

İşi şansa bıraktığını hiç sanmıyorum.

Kimi illerde Parti Başkan'ını.

Kimi illerde Belediye Başkan'ını sorumlu gördü.

Deniyor ki.

Bursa'da 16 Nisan'da %53 çıktı.

Recep Altepe başarısız mı?.

Bursa'da Ak Parti ve MHP'nin oy toplamı %70.

Elbette ki başarısız.

İstanbul ve Ankara da kesin başarısız.

Özellikle Melih Gökçek ve Kadir Topbaş ile ilgili bir "FETÖ'cü" yaygarası çıktı.

Kamuoyunda bir şeyin gerçek olmasının hiçbir anlamı yoktur.

Algı oluştu mu?

Yapacakta hiçbir şey yoktur.

Bazı Belediye Başkanları, hiç ikiletmeden istifasını sundu.

Bazı Belediye Başkanları ile ayak diretti.

İş o hale geldi ki.

Balıkesir Başkanı Ahmet Edip Uğur, salya sümük vaziyetinde, hem Başkanlıktan, hem de partisinden istifa etti.

Ahmet Edip Uğur, 1987 yılında Anavatan Partisi'nden milletvekili seçilmiş.

3 dönemde Ak Parti'den milletvekili olmuş.

Birde üstelik Ak Parti'den Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş.

Beyim!.

Sen daha Allah'tan belanı mı istiyorsun?.

Bu tavrı hiç sevmedim.

Gelmişsin 70 yaşına.

Bir parti sana daha neyi verecek?.

Seni 3 dönem vekil yapmış.

Bir dönemde Büyükşehir Belediye Başkanı yapmış.

Ak Parti'de bu görevler için yanıp, tutuşan nice civanlar var.

Belki de ömürlerinde bir kere dahi o makamları göremeyecekler.

Belli ki.

Edip Uğur'un dava adamlığı ile ilgisi yok.

Siyasette bu tipleri ben çok gördüm.

İlke.

İnanç.

Dava adamlığı hak getire.

Varsa koltuk.

Yoksa koltuk.

Parti filan hiç fark etmez.

Mesela.

Meral Akşener'e birazda kıl olmamın bir sebebi de budur.

Kendimi bildim bileli.

Milliyetçi-Muhafazakar çizgide bir insanım.

44 yıldır da, seçmen olarak oy kullanıyorum.

Siyasi çizgim dışında hiç oy kullanmadım.

Hayatım boyunca hiçbir siyasi partimizde aktif olarak siyaset yapmak kısmet olmadı.

Olmuş olaydı.

Çizgimin dışında, sırf makam için siyaset yapmazdım.

Geçmiş dönemde.

Elbette ki.

Farklı siyasi partilere oy verdim.

Ancak.

O partilerinde ortak yanı, benim siyasi çizgimdi.

Milliyetçi-Muhafazakar çizgimin dışında hiç oy kullanmadım.

Böyle yanar-döner tiplerden de hiç hazzetmedim.

Halbuki.

Ben, sade bir seçmenim.

Beğendiğim partiye oy verebilirim.

Ama asla vicdanıma yediremem.

Siyaset yapan insanların bir çizgisi, bir duruşu olmalı.

Efendim.

Recep Tayyip Erdoğan'da Milli Görüş Partisini terk etti.

Ayrı parti kurdu.

Hiç doğru örnek değildir.

Recep Tayyip Erdoğan'ın üyesi olduğu partileri.

Milli Nizam Partisi.

Milli Selamet Partisi.

Refah Partisi.

Fazilet Partisi.

Müesses nizamın bekçileri tarafından sürekli kapatıldı.

Bir huruç hareketi yapmak gerekiyordu.

Recep Tayyip Erdoğan'da onu yaptı.

Recep Tayyip Erdoğan, siyasi çizgisinden ve inandığı davanın amentüsünden hiç sapmadı.

Sapmadığını da herkes görüyor.

Ahmet Edip Uğur hadisesi, bir siyasi yol kazasıdır.

Hiçbir kıymeti harbiyesi de yoktur.

Kervan yoluna devam edecektir. (İzzet Dönmez)

Sağlıcakla kalın…