Son zamanlarda sıkça rastlanan askerler arasındaki “intihar” ve “cinnet” olaylarına bir yenisi daha eklendi.Tabi bu defa olaya sebep olan erin Sapancalı Samet Maya olması özellikle bizleri derinden sarstı.Gelen ilk bilgilere göre Sapancalı er Samet Maya “
Son zamanlarda sıkça rastlanan askerler arasındaki “intihar” ve “cinnet” olaylarına bir yenisi daha eklendi.
Tabi bu defa olaya sebep olan erin Sapancalı Samet Maya olması özellikle bizleri derinden sarstı.
Gelen ilk bilgilere göre Sapancalı er Samet Maya “cinnet” geçirerek aynı karakolda görev yapan üç arkadaşını şehit etti.
Ardından da kendi canına kıymak isteyen Samet Maya ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı…
Henüz olay çok taze, dolayısıyla konuyla ilgili fazlaca bilgiye sahip değiliz. Tek bildiğimiz karakolda görev yapan arkadaşlar arasında tartışma çıktığı.
Neden ve niçin tartışma çıktı bilinmiyor ama sonuçta Samet Maya G-3 otomatik tüfeğiyle arkadaşlarını tarayacak hale geldiğine göre konu ciddi.
Elbette bu olayın öncesinde yaşanan bir takım hadiseler olmuştur. Samet Maya durduk yere böyle bir olaya kalkışmamıştır.
Sadece Samet Maya değil hiç kimse durduk yere 3 arkadaşını “şehit” ettikten sonra kendi canına da kıymaya kalkmaz…
Malum TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu askeriyede yaşanan “intihar” ve “cinnet” olaylarındaki artış üzerine bir araştırma başlattı.
Son aylarda askeriyede “intihar” ve “cinnet” olaylarında ciddi bir artış olması üzerine böyle bir araştırma yapılmasına gerek duyuldu.
Malum bu komisyonun başında da tanıdık bir isim AK parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün var…
Kurulan komisyonun yaptığı ilk açıklama ise hayli enteresan; “10 yılda iç güvenlik olaylarında 818 TSK personel şehit olurken, 934 er ve erbaş intihar etmiş.”
Yani terörle mücadelede “şehit” verdiğimiz askerlerimizden daha fazlasını “intihar” olaylarında kaybetmişiz.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün de dediği gibi, “Bu durum kabul edilemez. Hep birlikte üzerine gitmemiz lazım…”
Gerçekten de öyle. Ben de bu işin üzerine “korkmadan” çekinmeden ucu nereye dokunursa dokunsun gitmek gerektiğini düşünüyorum.
Zira iyi kötü hepimiz askerlik yaptık. O elbise altında “rütbelilerden” er ve erbaşlara nasıl davrandıklarına bizzat şahit olduk.
Hatta “tezkere” alıp da görev yaptığı birlikten bir “rütbeliye” diş bilemeden ayrılan er veya erbaş yok gibidir.
Tabi “tezkere” alıp sivil hayata adapte olunca bu diş bileme de yerini sadece kötü bir “anıya” bırakır. Neticede öyle de olmalı.
Ancak görünen o ki, özellikle sınır boylarında çatışmaya katılan askerler üzerinde ciddi bir baskı var. Anlaşılan bu da er ve erbaşların dayanma sabrını zorluyor.
Dolayısıyla TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun bu konuda ki çalışmalarını destekleyip “askerlere neler oluyor?” sorusuna cevap bulmalıyız…
Next