Geçtiğimiz hafta Kartal’da bir bina çöktü.

Kayıtlara göre “48” kişinin yaşadığı “3’ü kaçak” toplam 8 katlı binanın altında kalan vatandaşlarımızı kurtarma çalışmaları nihayet sona erdi.

Maalesef hayatını kaybedenlerin sayısı her geçen gün de arttı.

AFAD başta olmak üzere bütün arama kurtarma ekipleri canla başla çalıştı.

Ancak günler geçmesine rağmen “arama kurtarma” çalışmaları tamamlanabildi.

***

Tabi Kartal’daki çöken bina ve bu binanın altında kalan vatandaşların durumu bize yabancı değil.

Zaten olayı duyar duymaz da hemen aklımıza “1999 yılında” yaşadığımız o korkunç “deprem” geldi.

Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen yakınlarımız, eşimiz ve dostumuzu hatırladık. Dolayısıyla Kartal’daki çöken bina altında kalan vatandaşlarımızın neler çektiğini biz iyi biliriz.

Allah yar ve yardımcıları olsun.

***

Çöken tek bir bina enkazı altında kalan vatandaşları kurtarmanın bile ne kadar zaman aldığı ortada.

Elbette enkaz altında kalan vatandaşlarımızı canlı olarak kurtarmak sabır işi!

Yine de devletin bütün imkânlarını seferber ettiği bu olayda kurtarma çalışmalarının bu kadar uzun sürmesi yeni ilave tedbirlerin alınması gerektiğini de gözler önüne seriyor.

Hele “deprem” hattı üzerinde bulunan ülkemizde İstanbul “depreminin” beklendiği bir ortamda bu tedbirlere yenilerini eklemek elzemdir…!

***

Allah korusun yaşanacak bir “depremde” bir anda binlerce evin ve işyerinin yıkıldığını düşünün.

Hemen “deprem” sonrası “arama kurtarma” çalışmalarının nedenli önemli olduğu ortadadır.

Saniyelerin bile önemli olduğu bu gibi durumlarda ne AFAD ne de diğer “arama kurtarma” ekipleri kısa sürede organize olamaz.

Olsa bile hangi binaya, hangi bölgeye yetişecek…!

***

Yanlış anlaşılmasın.

AFAD’ı veya diğer “arama kurtarma” ekiplerini küçümsediğim falan yok.

Tam tersi başta AFAD olmak üzere bütün “arama kurtarma” ekipleri çok önemlidir.

Özellikle “1999 depremi” sonrası kurulan AFAD yaptığı görev açısından çok önemlidir.

Ülke içinde “olmazsa olmaz” bir kuruluştur.

Bizim anlatmak istediğimiz her an, her dakika “deprem” riski bulunan ülkemizde “arama kurtarma” çalışmalarının alanını genişletmektir…!

***

Peki, bu nasıl olacak?

Aslına bakarsanız biz bu sorunun cevabını “1999 depreminde” aldık.

O zamanlar AFAD yoktu ama en profesyonel olarak gördüğümüz AKUT’un bu anlamda içi boş bir kurum olduğunu gördük.

Ne zamanki Zonguldak’tan “madencilerimiz” geldi “arama ve kurtarma” işleri hızlandı.

Hangi enkaza girdilerse insanlarımızı canlı olarak kurtarmasını bildiler.

Maalesef o dönemde “madencilerimizin” bu başarısını AKUT kendine mal edip bir güzel “prim” yaptı.

Ancak “madenciler” olmasaydı “1999 depreminde” ölü sayısı daha fazla olurdu…!

***

Uzun lafın kısası;

AFAD ve benzeri “arama kurtarma” ekipleri elbette olsun.

Hatta sayıları da artsın.

Ancak bu ülkenin “madenciler” gibi tecrübeli ve deneyimli binlerce vatan evladı olduğu da unutulmamalı.

Bunların içinde “emekli” olmuş “madenciler” var.

En azından bu “emekli madenci” kardeşlerimizin deneyimlerinden de istifade edilebilir!

Hatta bu “madencilerden” bir eğitimci olarak da istifade edilebilir…!

***

Aslına bakarsanız “arama kurtarma” çalışmaları daha okul sıralarında çocuklara neden ders olarak verilmez?

Öyle ya “deprem” açısından bu kadar “riskli” bir bölgede olan ülkemizde “arama kurtarma” faaliyetlerini okullarda ders olarak okutmamak büyük bir eksiklik değil mi?

Zira “arama kurtarma” çalışmalarının ne kadar “hassas” ve zaman aldığını Kartal’da çöken bina nedeniyle gördük.

Öyleyse Türkiye AFAD ve diğer “arama kurtarma” kuruluşlarının yanında bu işi okuldan başlayıp bütün vatandaşlara yaymak doğru olmaz mı?

Hazır elimizde “madenciler” gibi “arama kurtarma” alanında “uzmanlar” var.

Bu insanlar da görev verseniz emin olun ne kadro ne de bir karşılık beklerler.

Yeter ki; okullara da ders olarak okutup “madencilere” de görev verin…!