Beş gün sonra yani Perşembe günü, o felaket gecesinin 18. yıldönümü.

“Hiçbirimizin hatırlamak istemediği o karanlık gece, aradan 18 yıl geçmesine rağmen, hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor. O geceyi yaşayanlar, korku ve paniği hiçbir zaman unutmadı” şeklinde bir ifade kullanmak isterdim ama gerçek hiç de öyle değil.

Depremin ardından birkaç yıl boyunca sürekli gündemde tutulan “Unutmayacağız! Unutturmayacağız!” sloganları bugüne baktığımızda unutuldu ve unutturuldu.

Gecenin saat 03.02’sinde, tam 45 saniye boyunca hiç unutmamamız gereken bir kabus yaşadık.

Resmi rakamlara göre 17 bin 840 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi de yararlandı. Ancak resmi olmayan rakamlara göre, bu sayının bir hayli fazla olduğu konuşuldu duruldu.

300 bine yakın konut ile yaklaşık 40 bin işyerinin yıkıldığı ya da hasar gördüğü 17 Ağustos depreminin bilançosu gerçekten çok ağır oldu.

Ama sonuçta, hepimiz depremi ve verdiği hasarı çabuk unuttuk.

Günümüze baktığımızda hükümet bir takım çalışmalar yapmıyor değil. Kentsel dönüşüm çalışmalarıyla daha sağlam kentler oluşturulmaya çalışılıyor.

Hele hele son günlerde Türkiye’nin özellikle Bodrum ve Akdeniz başta olmak üzere birçok yerinden peş peşe gelen deprem haberleri biraz tedirgin olmamıza neden oluyor.

Bu durum Türkiye’nin bir deprem kuşağında olduğunu ve her an büyük, yıkıcı depremlerin yaşanabileceği gerçeğini hatırlatıyor.

Sonuç olarak deprem gerçeğinden kaçmak ya da bunu engellemek gibi bir güce sahip olamadığımıza göre, yapmamız gereken tek ve en önemli şey, güçlü ve depreme dayanıklı yapılarla güvenliğimizi sağlamak.

Sakarya’da da hala depremden etkilenmiş, yorgun binalar olduğunu düşünürsek, yine en büyük görev yetkililere düşüyor.

Her an, karşılaşabileceğimiz yeni bir depremde yine aynı acıları yaşamamak için mutlaka gerekli önlemler alınmalı. Yorgun olarak adlandırılan bu binalar için çalışma yapılmalı, gerekirse Adapazarı şehir merkezinde de bir kentsel dönüşüm uygulanmalı.

Aksi halde bu yorgun binaların bir 45 saniye daha dayanacağını sanmıyorum.