Bugün siyaset ve gündelik olayların dışına çıkalım. Zira takvim yaprakları bugün “17 Ağustos’u” gösteriyor.

Aradan 16 yıl geçmesine rağmen yaşı 30 ve üzerinde olanlar için, O geceyi unutmak pek kolay değil.

Saatler 03.02’yi gösterdiğinde “yüzyılın felaketi” olarak adlandırılan büyük bir “deprem” ile yataklarımızdan fırladık…

Öyle ki bazılarımız daha ne olduğunu bile anlayamadan “pasta” gibi çöken binaların altında can verdi.

Bazıları da günlerce, hatta haftalarca çöken binaların altında “devletin” gelip kendilerini kurtarmasını bekledi.Ancak ne gelen oldu ne de giden!

İnsanlar kendi imkânlarıyla yakınlarını enkaz altından çıkartma gayreti içinde oldu. Bazıları başarılı oldu. Çoğu ise altında kaldıkları enkazda “bağıra bağıra” can verdi…

Günlerce “devlet yardımımıza gelecek”umuduyla bekledik. Ancak zamanın “DSP, MHP, ANAP”, namı diğer “ANASOL-M” Hükümeti, milleti enkaz altında çaresiz bıraktı.

Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcıları Mesut Yılmaz ile Devlet Bahçeli Ankara’dan buralara gelemedi.

Ancak o zaman İstanbul Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, “17 Ağustos” sabahı ekibiyle Bulvardaydı…

Sizin için Recep Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek ismi ne anlam taşıyor bilemiyorum. Gerçi umurumda da değil.

Ancak benim için Recep Tayyip Erdoğan ismi “17 Ağustos” sabahı çocuklarıma götürebildiğim “suyun” adıdır.

Melih Gökçek ismi ise yine “17 Ağustos’ta” çocuklarıma götüre bildiğim “ekmeğin” ismidir. Allah onlardan razı olsun. Onlarda olmasaydı açlık ve susuzluktan kırılacaktık…

Tabi Sakaryalı işadamı “Sedat Peker’i” de unutmak mümkün değil. Kurduğu “aşevi ve yardım çadırları” sayesinde insanlara “üç öğün” sıcak yemek hizmeti verdi.

Gelemeyenlerin ayağına kadar gidip kumanya ve ihtiyaç maddeleri dağıttı. Hem de öyle bir iki gün değil. Kurulan çadırda “Sedat Peker’in” bu hizmeti aylarca sürdü.

Allah O’ndan da razı olsun. En acılı günümüzde Sakarya’yı unutmadı. Hiçbir karşılık beklemeden yardımımıza koştu. Zaten Sakaryalılar “Sedat Peker’i” bunun için seviyor…

Keşke bugün “17 Ağustos” ile ilgili yazarken, zamanın Başbakanı Bülent Ecevit ve yardımcıları Mesut Yılmaz ile Devlet Bahçeli içinde “hayırlı” bir iki kelam edebilseydim.

Tam tersi, enkaz altında kokan cesetler, bir çadır için kavgalar, “depremzedeler” için toplanan yardım paralarıyla memur maaşı ödendiğini hatırladıkça sinir oluyorum.

Dolayısıyla, “17 Ağustos’un unutulmaz isimleri” Erdoğan, Gökçek ve Peker’i hep “hayırla” yâd ederken, Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz için aynı şeyi söylemeye dilim varmıyor…