Dün “12 Eylül” nedeniyle “medyadetay.com” olarak “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül” ile ilgili bir haberi okuyucularımızla paylaştık.Haber, “12 Eylül” döneminde Sakarya Üniversitesi’nde asistan olarak görev yapan “Abdullah Gül’ün” o gece gözaltına alınmasıyla

Dün “12 Eylül” nedeniyle “medyadetay.com” olarak “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül” ile ilgili bir haberi okuyucularımızla paylaştık.

Haber, “12 Eylül” döneminde Sakarya Üniversitesi’nde asistan olarak görev yapan “Abdullah Gül’ün” o gece gözaltına alınmasıyla ilgiliydi.

Haber biranda büyük ilgi gördü. Bazı internet siteleri de bizden alıntı yaparak haberi kullandılar.

Tabi bazıları da fotoğraf ve haberi olduğu gibi alıp sitelerine taşıdı. Nezaket icabı bu arkadaşları uyarmak durumunda kaldık.

Haberi olduğu gibi kopyalayıp almaları bir yana yaklaşık bir saat emek verdiğimiz fotoğraf bile aynen kullanıldı.

Yinede kimseye kızıp rencide etmedik. Sadece fotoğraf konusunda kendilerini uyardık. Onlarda bu uyarımızı dikkate almaya çalıştılar…

Tabi dün çok önemli bir gündü. Birçok kişi hatırlamasa da bu ülke “12 Eylül’ün” yaralarını aradan geçen 33 yıla rağmen hala daha saramadı.

Dün “medyadetay.com’da” haberini yaptığımız “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül” gibi bir çok insan suçsuz yere hapislere atıldı.

Sorgusuz sualsiz gözaltına alınmalar, işkenceler, ortadan kaybolup hala daha bugün hala daha nerede oldukları bilinmeyen insanlar, neler neler oldu.

En acısı da suçsuz yere “idam” edilen gençler. Yaşı tutmadığı halde mahkeme kararıyla yaşı büyütülüp “asılan” çocuklar.

Bir zamanlar Avrupa’da görülen “Orta çağ engizisyonunu” andıran bir dönem. Belki de daha kötüsü. İşte “12 Eylül’ün” bize hatırlattıkları bu.

Bu insanlık dışı davranışları gördükten sonra bugün hala “darbe çığırtkanlığı” yapanların varlığı insanın kanını donduruyor.

Hele “darbecilerle” ortak hareket edip “darbe eylem planları” içinde gazeteciler ve köşe yazarlarının olması büsbütün insanı çıldırtıyor.

Zira “12 Eylül” günü gazetelerin manşetlerini hatırlıyorum da bunların bir tek “asker postalını yalamadıkları” kalmıştı.

Bütün gazeteler ağız birliği yapmışçasına “hoş geldin asker” cinsinden manşetler atıp köşe yazarları da yapılan “darbeyi” yere göğe sığdıramamıştı.

Gerçi bir müddet sonra işler normale dönünce gazete manşetleri de yavaş yavaş değişmeye başladı. Bizim “postal yalayıcıları” biranda “demokrat” oldu.

Bu âlemde duruma göre renk değiştiren bir tek “bukalemun” var ama o bile bizim “postal yalayıcıların” hızına yetişebileceğini sanmıyorum.

Maalesef yaşanan onca acıya rağmen bugün “12 Eylül” kalıntısı ve özentisi gazete ve köşe yazarları hala mevcut.

Bunlar bir yandan kendilerini sözüm ona “demokrasi havarisi” gösterirken öbür taraftan da “askere” göz kırpmaktan çekinmezler.

İçimizde “12 Eylül’cü sözde aydınlar” hala daha bulunsa da, bu ülke insanı her fırsatta “demokrat” olduğunu onlara göstermeye devam edecektir…