Akçaabat Trabzon’un batısında şirin bir ilçedir. Akçaabat’ın tarihi doğal olarak Trabzon’un tarihinden ayrılamaz. Trabzon’un MÖ 756 yılında Miletliler tarafından Tırapezüs adıyla kurulduğu yazılır; Ksenofon MÖ 400’de On Binlerin Dönüşünde Trabzon’u anar.[1]
MÖ 519’da Trabzon’a egemen olan İranlılar şehre Hurşidabad “güneş ülkesi“ demişlerdir. Bunun nedeni kanaatimizce dumanlı dağlardan inince sahili güneşli bulmalarındandı. Roma MÖ 63’te Pontus’u ortadan kaldırınca Trabzon ve Akçaabat Roma hakimiyetine girer.
Trabzon tarih boyunca İran transit yolunun limanı olmuş ve bu konum ona önemli bir yer sağlamıştır. Öyle ki 1868’de Trabzon’da Rus, Fransa, İtalya, Avusturya, İngiltere, Prusya, Yunan, Belçika, İran olmak üzere 9 ülkenin konsolosluğu vardı.[2] 1914’te ise konsolos bulunduran ülke sayısı 12’ye yükselmişti.
Akçaabat, Trabzon’la birlikte 1461’de Osmanlı topraklarına katılır. Sakin bir yurt köşesi olur. 17. yüzyılda bölgeyi ziyaret eden Evliya Çelebi Akçaabat’ın meşhur salı pazarından ve patlıcan incirinden söz eder.
1. 1810 Sargana direnişi
Akçaabat’ın tarihinde en önemli olay Sargana direnişidir.
1806’da Ruslar Kafkas ve Balkanlardan saldırmaya başlar. 9 Kasım 1810’da Sargana’ya 900 asker çıkarırlar. Kadınlar başta olmak üzere halk ve yörede Kafkas cephesine gitmek üzere bulunan Türk askerleri Ruslara karşı koyarlar. Trabzon valisi Çarhacı Ali Paşa da savaşa katılır ve yaralanır. Bizim resmi kaynaklar Rusların 150 ölü verdiklerini yazar. Rus kaynaklarıysa bir hayli ölü, 100’e yakın yaralı ve tutsak bıraktıklarını belirtirler. Çıkarmaya 15-18 civarında Rus gemisi katılır (Rakamlar çelişkilidir. Muzaffer Lermioğlu ise 48 kadın, 921 erkek, toplam 969 şehit verdiğimizi, Rusların 1322 ölü bıraktıklarını söyler).
Direnişin tam tarihi belli değildir. Ramazanın 28. günü (27 Ekim 1810) diyenler olduğu gibi bayramın birinci günü (30, belki 29 Ekim 1810) söyleyenler de vardır.[3]
Daha önce belirttiğimiz gibi Akçaabat’a yahut olay yerine bir anıtın dikilmesi çok isabetli olacaktır.
Akçaabat 1887’de kaza (kadılık) olur. 1916’da Ruslarca işgal edilir, 17 Şubat 1918’de düşman çizmelerinden kurtarılır.
2. Cumhuriyet sonrasında Akçaabat
Cumhuriyetin barış ortamı içerisinde Akçaabat önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Işıklar (Visera) santrali Türkiye’nin ilk su santralidir. 1929’da kurulmuştur. Işıklar adından önce Orhaneli adı verilmişti, santralden sonra Işıklar yapılmıştır. Akçaabat’ta tütün işleme (reji) kurumu 1990’lı yıllara değin önemli bir iş kapısıydı. 1950’lerde yapılan Trabzon sahil yolu yurdumuzun diğer bölgeleriyle ilişki sağlamada önemli rol oynamıştır. 1968’de lise açılmıştır. Günümüzde birçok okul ve yüksek öğretim kurumu vardır. Akçaabat’ta okuma oranı çok yüksektir.
Akçaabat’ın cumhuriyetle yaşıt olan Sebat Gençlik (bugün Sebatspor) kulübüyle sporda adını duyurmuş ve iki yıl birinci ligde oynamıştır.
3. Akçaabat’ın eski adları: Hermonassa ve Polatana adı
Akçaabat’ın ilk adı Hermonassa’dır. İzmitli Arrianus’ta, 131 yılında böyle geçer; Trabzon’a yaklaşık 10.5.-11.5 kilometre uzaklıkta olduğu bildirilir. Doğu Roma kaynaklarında ilkin Konstantin Porfirogennetos (mor odada doğmuş)’un yapıtında, 911 tarihi olaylarıyla ilgili olarak ve Platanion adıyla anılır.[4] Ad Bıladana, Bılatana, Pilatanos biçimlerinde de yazılır. Bu ad Grekçe “çınarlık” anlamına gelir. Gerçekten de Akçaabat’ta çınar ağaçları boldur. Akçaabat cumhuriyete kadar resmen bu adla gelmiş, halk arasında Polatana, Polathana diye telaffuz edilmiş, polat “çelik”le ilişkilendirilmiştir. Bunun halk etimolojisi olduğu açıktır.
4. Akçaabat adı
Akçaabat adını daha önce açıklamıştık. Burada aynı şeyleri tekrar etmek istemiyoruz. Ol nedenle Yesevi dergisinde yazdıklarımızı aynen alıntılıyoruz:
“Akçaabat Osmanlı belgelerinde Akça-ova diye geçer. Osmanlı belgelerinde Sinopun Boyabat’ı Boy-ova, Çanakkale’nin Eceabat’ı Ece-ovadır. Osmanlı kâtipleri bunları Akçaabad, Boyabad, Eceabad şekline çevirmişlerdir.
Akçaabat’ın akça öğesi Türkçenin akça “beyazımsı, beyazımtırak” sözüdür. Bu söz evlerin, yapıların, kalelerin taşlarının renginden dolayı verilmiştir. Ya taşlar beyazımsıdır yahut kireçlenmekten dolayı beyazımtırak göründüğü için böyle sıfatlandırılmıştır (Akçaabat’ta Kireçhane deresi vardır).
Ova da Türkçenin ovasıdır. Fakat bunu dar, yani sadece “ova, düz yer” anlamıyla düşünmemek gerekir. Tam aksine ova geniş anlamda “kır, bozkır, bayır; sahra, çöl”, eski Türkçedeki kelimelerle ifade edersek “yazı, yaban” anlamındadır. Dolayısıyla Akça-ova “beyazımtırak, beyazımsı kır, bayır, bozkır; yazı, yaban” demektir. Akçaabat ilkin şehrin değil çevrenin adıydı.
Abad bilindiği gibi Farsça “zengin, bayındır, imarlı, mamur”dur. Yer adlarında bolluk, çokluk bildirir. Görüldüğü üzere abad ova kelimesinin karşılığı değildir. Yani serbest tercümelerle karşı karşıyayız. Farsçada ovanın karşılığı deşttir.”[5]
Özetle akça sözünü parayla ilgili değildir.
5. Akçaabat’ın bazı özellikleri
Akçaabat Sinop’tan sonra Karadeniz’in en elverişli doğal limanına sahiptir. Diğerleri Vona (Ordu) ve Karadeniz Ereğlisi’dir. Akçaabat limanı 8 rüzgâra karşı korunaklıdır. Bu konumuyla tarih boyunca Trabzon’un alternatif limanı olmuştur.
Akçaabat coğrafi olarak dağlık bir bölgedir. Dağları ormanlarla kaplıdır. Akçaabat’ın dağları ve yaylaları (Karadağ, Hıdırnebi, Haçka) meşhurdur. Yayla şenlikleri de meşhurdur. Akçaabat horonda (folklorda) söz sahibidir. Hele hele köftesi Akçaabat’ı bütün acuna tanıtmıştır. Eskiden tütünü de ünlüydü.
Akcami, Akçakale, Orta mahalle evleri ve Orta mahalledeki Sen Mişel (Mikâil) kilisesi tarihsel eserleri arasındadır. Bu meyanda dağ ve yayla turizminin geliştiğini belirtmek gerekir.
6. Nüfusu
Akçaabat Trabzon’un en kalabalık ilçesidir. Trabzon nüfusunun kabaca yüzde 15’i Akçaabat’ta yaşamaktadır.
1985’te nüfusu 111 bindi. 84 köyü vardı. 2012’de merkez nüfusu 40.589, kırsal nüfusu 72.528, toplam nüfusu 113.117 bin kişiydi. Bitişik belediyeler olan Söğütlü’nün 12.183 ve Yıldızlının 7.969 kişilik nüfuslarını eklediğimizde merkezin nüfusu 61.371 olur. Kırsal nüfus ise 51.746’dır. Nüfusun yüzde 54’ü kentte oturur. Bugün Trabzon’la Akçaabat birbirine bitişmiştir..
Eskiden Akçaabat bağlı olan Düzköy’ün merkezi 3.044, köy nüfusu 11.652, toplam nüfusu 15.056’dır.
7. Yetiştirdiği tanınmış kişiler
 
1. İlk başta akla gelen Hasan Sakadır (1886-1960). İlk mecliste Trabzon milletvekiliydi (1921-1924). Saka 1921-22 ve 1925-26’da maliye, 1922-24 arasında iktisat, 1944-47 arasında dışişleri bakanlığı yaptı. 10 Eylül 1947’de başbakan atandı. 1949’da istifa etti.
Hasan Saka Lozan’da delege ve 1945’te San Fransisko konferansında Türk delegasyonu başkanıydı.
2. Serdar Hoca. Halk arasında uçtuğu söylenen bir kişidir. Mealen şu görüşü önemlidir: “Ben din adamıyım. Beni şimdi genelkurmay başkanı yapsalar, bu işten ne anlarım?” (Akçaabat Haber gazetesinin ilk yıllarında öğretmen İsmail Gediklinin yazısından).
3. Muzaffer Lermioğlu. 1899-1960 arasında yaşamıştır. Akçaabat Tarihi ve Birinci Genel Savaş - Hicret Hatıraları adlı eserin yazarıdır. Kitabını 1949’da İstanbul’da bastırmıştır. Adından anlaşılacağı üzere eserinde Birinci Dünya savaşı anılarını anlatmıştır. Çocuklarıma Öğütler kitabı 2011’de anılan yapıtıyla birlikte yayımlanmıştır.
4. Hasan İzzettin Dinamo. 1909’da Kavaklı köyü doğumludur. 1989’da İstanbul’da ölmüştür. Yazar ve romancıdır. Kutsal İsyan (8 cilt), Kutsal Barış (7 cilt) adlı yapıtları ünlüdür. Savaş ve savaşın acılarını, yoksulları anlatmıştır. Şiirleri de vardır. Anı ve çocuk kitapları yazmış, çeviriler yapmıştır.
5. Sabahattin Eyüboğlu (1908-1973). Denemeler yazmış, çeviriler yapmıştır. Batı uygarlığını halk kültürüyle birleştirmeyi, yerli, çağdaş bir hümanizmayı savundu. Halk edebiyatının akılcı, laik, hoşgörülü, özgürlükçü yönü üzerinde durdu. Birçok batı klasiğini çevirdi.
6. Hasan Polat. 1919 doğumludur. Saylavlık (milletvekilliği) ve 1954-57, 1970-76 arasında iki dönem futbol federasyonu başkanlığı yapmıştır.
7. Ahmet İhsan Birincioğlu. Uzun yıllar saylavlık yapmış, milli savunma, gümrük ve tekel bakanlıklarında bulunmuştur.
8. Arslan Pulathaneli arşivci ve kitapseverdir. Kitaplarının bir kısmı Bilim ve Sanat vakfındadır.
9. Erol Günaydın. 1933 doğumludur. Türk tiyatrosuna yıllarca hizmet etmiş, senaryolar yazmıştır.
10. Haydar Gedikoğlu. 1930 doğumludur. Eğitimci, öğretmen, yazar ve halk bilimcidir. Bir çok yapıtı vardır.
11-12. Sanatçılardan kemençeci-davulcu Hüseyin Köse (1938-1996), yöre türkülerini başarıyla seslendiren Süreyya Davulcuoğlu’nu anmak gerekir. Akçaabat H. Köse haricinde birçok usta kemençeci de yetiştirmiştir.
Özetle Akçaabat hiç de yabana atılacak bir yer değildir.
 
 
 
________________________________________
[1] Şehabettin Tekindağ, “Trabzon”, İA, 456. s.
[2] İsmail H. Demircioğlu, “1868’de Trabzon konsoloslukları”, Trabzon ve Çevresi Uluslar Arası Tarih - Dil- Edebiyat Sempozyumu, Trabzon Valiliği y., 2002, 488. s. vd.
[3] Zehra Topal, Sarganadan İşgale Akçaabat, Akçaabat Belediyesi Kültür y.,  İstanbul 2012, 18-22. s.
[4] Murat Keçiş, “Ortaçağ kaynaklarında Akçaabat”, Dünden Bugün Akçaabat Sempozyumu (26-28 Nisan 2013), Akçaabat Belediyesi Kültür y., İstanbul 2014, 27 s. Bu kitap Akçaabatı değişik yönleriyle anlatan önemli bir eserdir.
[5] Yusuf Gedikli, “Türkiye coğrafyasındaki bazı yerleşim birimleri (oykonim)’nin köken ve anlamları - 1”, Yesevi, Temmuz 2013, 235. sayı, 24-25. s.