Engelliliğin, toplumsal alanda etiketlenmeyle karşı karşıya olan gruplardan biri olduğunu belirten
Mehmet Ismarlayıcı, engellilik yaşantısının bireyin özel yaşamında ve toplum yaşamında farklılık yaratarak belirleyici olduğunu dile getirdi.
 
Engellilere yönelik destekleyici uygulamaların ve pozitif ayrımcılığın bu yaşantının zorluklarını bir ölçüde giderdiğini, bir başka açıdan bu farklılığın ve dezavantajın oluşturduğu sorunları gidermesinde yardımcı olduğunu dile getiren Ismarlayıcı, “Çalıştığımız iş, bindiğimiz otobüs, yürüdüğümüz kaldırım, okuduğumuz okul, tedavi gördüğümüz hastane, dinlenme-eğlenme yerleri, kısaca içinde yaşadığımız çevre bizi de içine alan bir toplum anlayışı ile mi geliştirilmiştir? Bu soruların cevapları düşünüldüğünde üzücü gerçek risk altındaki grupların başında gelen engelli bireylerin hiç düşünülmeden tasarlandığı ortadır” dedi.

Engellilerin gereksinimlerine yönelik uygulamaların hedefinin, onların toplum içerisindeki yaşamlarında fırsat eşitliğini yaratmak ve sürdürmek olması gerektiğine dikkat çeken Ismarlayıcı, “Fırsat eşitliği yönünde etkin adımlar atılıp ilerleme sağlandıkça, pozitif ayrımcılığa gerek kalmayacak ve giderek engellilik üzerindeki bu etiketlendirme ortadan kalkacaktır.
Engellilerin yaşamlarında yaşadıkları sorunlar eğitim, ulaşım, fiziksel çevre, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlarda yaşanılan fırsat eşitsizliklerinden kaynaklanmaktadır. Aileler için engelli bir bireye sahip olacaklarını veya olduklarını öğrenmek, yaşamlarının en zorlu deneyimidir. Her ne kadar anayasada devletin bir ‘sosyal devlet’ olduğu vurgusu yapılmışsa da ülkemizdeki ekonomik ve sosyal yapılanma halen olması gereken düzeyin çok altındadır. Eşit ve adaletli yaşam hakkı ise eşitsiz anlayışın, bakış açısının değişmesi ile mümkün olacaktır. Öncelikle engellinin hakları ile birlikte yaşamasının kabul edilmesi ve bunun için uygun koşulların yerine getirilmesi temel amaç olmalıdır. Ayrıca toplumun bir üyesi olarak engellinin toplumda yer alabilmesi ve bireysel, toplumsal üretim süreçlerine katılabilmesi sağlanmalıdır” diye konuştu.

Engellinin de tam bir insan olduğunu kabul etmek gerektiğini kaydeden Mehmet Ismarlayıcı, “Vatandaşlık haklarını gözetmeliyiz, farklılıklarına saygı göstermeliyiz, yaşamına saygı göstermeliyiz, bireysel onuruna saygı duymalıyız, temsil edilmesini sağlamalıyız, fırsat eşitliği sağlamalıyız. Engelli bireyin yaşadığı sıkıntılar ve zorluklar hem aile hem de sosyal çevresinde kendini gösterir. Engellilerin yaşadığı en büyük sıkıntı ayrımcılığa uğramadır. Bunun yanı sıra temel insani hizmetlerden (eğitim, sağlık, barınma, sosyal güvenlik, istihdam) fırsat eşitliği temelinde yeterince yararlanamamaları da onların engelli olarak damgalanması, ayrımcılığa uğraması ve dışlanması boyutunda değerlendirilmelidir. Sonuç olarak, engellilik kavramı etiketlenmelerle, önyargılarla ayrımcılıklarla, aşağılanmalarla toplumsal dışlanmaları en aza indirgemeli ve fırsat eşitliği yaratılmalı, engellilerle dayanışma duygusu geliştirmeliyiz. Toplum olarak bunu başardığımızda engelli yurttaşlarımızın sorunlarını çözmede ve onları anlamada başarılı oluruz. 2002/58 Sayılı Başbakanlık Genelgesinin 3’üncü Maddesinde ‘Ulusal düzeyde kabul edilen 10-16 Mayıs Engelliler Haftasının ilk günü ile 3 Aralık Dünya Engelliler gününde, Engellilere yönelik faaliyet gösteren Konfederasyon, bağlı federasyonlar ve derneklerin kamu görevlisi olan yönetim kurulu üyeleri ile kamuda görev yapan tüm engelli personel idari izinli sayılacaktır’ denilmektedir. 10 -16 Mayıs dünya engelliler haftası hayırlı olsun” dedi.