Sakarya Valisi Mustafa Büyük 10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü” nedeniyle bir toplantı düzenledi.Toplantıda “Çalışan Gazetecilerin” gününü kutladıktan sonra 2012 yılının asayiş olaylarıyla ile ilgili açıklamalarda bulundu.Sanıldığının aksine Sakarya’nın a

Sakarya Valisi Mustafa Büyük 10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü” nedeniyle bir toplantı düzenledi.

Toplantıda “Çalışan Gazetecilerin” gününü kutladıktan sonra 2012 yılının asayiş olaylarıyla ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Sanıldığının aksine Sakarya’nın asayiş olayları açısından 2012 yılının ne iyi ne de kötü geçtiğini söyledi…

Buna rağmen “3. sayfa haberleri” dediğimiz asayişe yönelik haberlerin yansıtılmasına yönelik rahatsızlığını da gizlemedi.

Yani azalan asayiş olaylarına rağmen haberlerin veriliş şeklinden dolayı vatandaşlar tarafından, sanki olaylarda bir tırmanış varmış gibi algılandığını ifade etti.

Vali Büyük bu konuda kendince haklı olabilir. Ama meydana gelen asayiş olaylarına sadece istatistiksel olarak bakmak her zaman doğru sonuç vermeyebilir…

Bir örnek vermek gerekirse; birbirlerine husumet güden bir kişinin hasmını vurması “3. Sayfada” belki 4 sütuna kutu bir haber olur.

Konu gazete sayfalarına veya “internetteki” haber sitelerine düştüğü anda ertesi gün unutulup gider. Kimse de üzerinde fazla durmaz.

Ancak öyle asayiş olayları var ki etkisi aylarca hatta yıllarca sürer. Tıpkı Anadolu Gazetesi’nde yaşanan olayın etkilerinin hala sürmesi gibi!...

Olayın yaşanış şekli, sebep ve sonuçları açısında bunu “3. Sayfada” kutu haber olarak veremezsiniz. Bu olay “1’inci sayfadan 9 sütuna manşet” bir haberdir.

Böyle bir olayın takibi, yaralıların durumu, vefat eden insanların aileleri v.s, bütün yönleriyle büyük gürültü çıkartıp aylarca konuşulması da doğaldır…

Yine “8 aylık hamile kadının” eski kocası tarafından vurulması, karnındaki bebeğin önce kurtarılıp sonra hayatını kaybetmesi çok sık rastlanan bir durum değildir.

Hatta bu cinayeti işledikten sonra kalkıp aynı şahsın Hendek’te başka birini de silahla vurması “vaka-i adliyeden” deyip geçiştirilemez.

Aklımda kalan bir haber de “Yazlık’ta 17 yaşındaki kadının çocuğunun gözü önünde bıçaklanıp öldürülmesi” ki bu olay da hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor.

Öte yandan bir kadının “Sakarya Köprüsü’nden atlayarak intihar etmesinden” ve cesedinin 3 ay sonra bulunmasından bahsetmiyorum bile…

Bütün bu olaylara baktığımızda gerek nedenleri gerekse işleniş yöntemleri açısından öyle her zaman karşılaştığımız olaylar değildir.

İnsanın “cinnet noktasında” gerçekleştirebileceği olaylardır. Biz Sakarya’da buna benzer bir olayı en son 80’li yıllarda görmüştük.

Dolayısıyla olayların “basın” tarafından farklı yansıtıldığı görüşüne katılmıyorum. Tam tersi “basının” her zamankinden daha duyarlı olduğunu düşünüyorum.

Yapılan bu haberlere bakıp “yansımaları farklı oluyor” demek yerine olayların öncelikle “sosyolojik boyutlarına” bakmanın daha yararlı olacağı kanaatindeyim.

Neticede bu şehrin kötü bir şöhretle anılması bizleri de rahatsız ediyor. Ama “olaylara gazeteci gözüyle bakmak” zorunda olduğumuzu da bir kenara bırakamayız…