Seçen, Turhan'ın akademik hayatı, Türkbilim hayatına kazandırdığı öğrencileri ve yazdığı kitaplardan bahsetti, bilim ve milliyetçiliği şahsiyetinde birleştirmiş, Ziya Gökalp gibi ender deha şahsiyetlerden biri olduğunu dile getirdi. Seçen, Türkiye'nin Mümtaz Turhan'ın eserlerinden sadece bugün ve yarın değil yüz yıllar sonrasında da yararlanacağını dile getirdi.
Seçen, konuşmasında, Mümtaz Turhan'ın, Cumhuriyetin erken dönemlerinde, birisi Almanya’da yaptığı “Tecrübi Psikoloji tahsili ve doktorası”, diğeri de İngiltere’de yaptığı “sosyal psikoloji” doktorasıyla ülkemizde sosyal bilimlerin ilk öncü ismi olduğunu söyledi.
Seçen, “Mümtaz Turhan’ın, bilimle ahlak arasındaki ilişkiye daima vurgu yaptığını, bilimin ‘hakiki’ bilim insanlarına hakikat severlik, dürüstlük, objektiflik ve tarafsızlık gibi ahlaki meziyetleri ve ölçüleri kazandıracağını önemle belirttiğini” anlattı.
Hasan Seçen, Mümtaz Turhan’ın Türkiye’nin ana dâvasını bir an evvel modern bir millet olma ve millî bir kültüre kavuşma dâvası olarak tanımladığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“İşte bu nedenle Mümtaz Turhan, bütün eserlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesinin milliyetçilik olduğunu dile getirmiş ve Atatürk ilkelerinden milliyetçilik çıkarılacak olursa, bu sistemin orta direği alınmış bir çadır gibi çökeceğini, zira modern bir millet olamayan, milli bir kültüre erişemeyen bir cemiyette artık diğer umdelerin gerçekleşmesine imkan kalmayacağını ifade etmiştir.”