Şu usulsüz parklar ne kadar “görgüsüz” olduğumuzun en bariz örneğidir.

Adam babasının malı gibi “yaya kaldırımına” park edip gidiyor.

- Yahu n’apıyorsun hemşerim?

Desen, başına iş almaman işten bile değil.

Zaten sıkıntı da burada başlıyor.

Vatandaş “yaya kaldırımına” park eden birini “ikaz” ettiğinde başına ne geleceğini biliyor.

Bunun için de sesini çıkartmıyor.

Hal böyle olunca da “yaya kaldırımları” dahil her yer “usulsüz park alanı” oluyor…!

***

Kimse kusura bakmasın!

Özellikle “yaya kaldırımlarına” araçları park etmenin su götürür hiçbir yanı yok.

Orası adı üstünde “yaya kaldırımı.”

Öyleyse aracını “yaya kaldırımlarına” park etmeyeceksin arkadaş.

İllaki evinin hemen önüne!

Veya işyerinin kapısı önüne aracını park etmek zorunda değilsin.

Park alanları neresi ise git aracını oraya park et.

Evine veya işyerine de “iki, üç” adım atarak git.

Korkma, biraz yürüdün diye “incilerin” dökülmez…!

***

Hele şöyle bir bahaneye ifrit oluyorum;

- Ben şehir merkezinde oturuyorum.

- N’apayım?

- Belediye bize park yapsın.

- Aracımızı gidip oraya park edelim…!

***

Kimse kusura bakmasın.

Şehir merkezinde oturmanın bir bedeli var.

Bu bedele de katlanacaksın.

Yoksa şehir dışında bir yerde oturacaksın.

Hem market, bakkal, çakkal karşında olacak.

Postane, hastane hemen dibimde duracak.

Canım sıkıldı mı gönlümü eğlendirecek yerler “iki adım” mesafede olacak.

Hem de aracımı “yaya kaldırımına” park edeceğim.

Artık böyle bir Adapazarı yok.

O eskide kaldı…!

***

Sonra şehir merkezine ev yaparken belediye arsana park veya evinin altına “garaj” yapman şartıyla sana ruhsat veriyor.

Sen ne yapıyorsun?

Park olarak ayırman gereken yeri inşaatına dâhil ediyorsun.

“Garaj” olarak bırakman gereken alanı da anında “işyeri” yapıyorsun.

Ondan sonra da kalkıp;

- Aracımı yaya kaldırımına park etmeyeyim de nereye park edeyim.

Diye “ahkâm” kesiyorsun.

Böyle bir dünya da yok…!

***

Netice itibariyle;

Belediyeler özellikle “yaya kaldırımlarına” araçlarını park edenler konusunda “acımasız” olmalı.

Verilecek en ağır “ceza” verilmeli.

Zira “yaya kaldırımlarına” gelişi güzel park edilmiş araçların oluşturduğu bu görüntü şehre hiç mi hiç yakışmıyor.

Şehir kültürü diye bir şey var yahu!

Ne zaman bu kasabalılıktan kurtulacağız merak ediyorum…!