Suudi Arabistan ve Bahreyn özelinde körfez ülkeleri haçlı ittifakı tarafından Katar üzerinden Türkiye’ye düşman edildi. Burada şunu çok iyi anlamamız lazım. Olası bir İran saldırısında artık Suud’un veya Bahreyn’in arkasında Türkiye’nin durması çok zor. Teknik olarak hâlâ mümkün olsa da psikolojik olarak Türkiye’nin Bahreyn ve Suud özelinde körfez ülkeleri ile bağı koparıldı. Bu operasyonla beraber Suud ve Bahreyn artık himayesiz kaldılar. Bu operasyonu Katar’a çekmeye çalışanlar aslında kendileri tuzağa düştüler. Şimdi Kuzey’de Irak, Güney’de ise Yemen üzerinden gelen bir İran saldırısı ile karşı karşıyalar. Haçlı ittifakı Katar’ı göstererek körfeze öyle bir tuzak kurdu ki çok yakında Suudi Arabistan ve Irak sınırında çatışmalar yaşanırsa hiç şaşırmayın. Suud’un sınıra inşa edeceği hiçbir duvar kurtaramayacak Suud’u. Hicaz bölgesi kuşatma altındayken Suud ailesinin de içi kaynıyor. Haçlının planı Yemen’i ikiye bölerek bir bölümün kotrolünü Suud’a, diğer bölümün kontrolünü de İran’a vermek. İran’ın Hicaz’a yayılım politikasının ilk resmi adımı da böylece atılmış olacak. Ahmaklar anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. Batı Ortadoğu’da Sünnilerin kendilerine hiçbir zaman biat etmeyeceğini çözdü. Bu yüzden Türkiye ile karşı karşıya geldi. Yoksa Batı Türkiye’den daha iyi müttefik bulabilir mi sanıyorsunuz? 10 yıl önce Türkiye’ye Ortadoğu’yu teslim etmek isteyen Batı, Recep Tayyip Erdoğan’ın gözlerindeki Osmanlı hayalinden korktu. Bu yüzden akıllarındaki Ortadoğu Projesi fesâda battı. Bu yüzden Büyük Ortadoğu Projesi’nin Büyük Türkiye projesi olmasından korktular. Bu yüzden ilk başta sırtını sıvazladıkları Recep Tayyip Erdoğan’ın daha sonra baş düşmanı oldular. Batı’nın anladığını anlamayanların aramızda olmasını bu yüzden hazmedemiyorum.

İçeride olan biteni yorumlamadım. Bunun bir sebebi var. Bu yazıda şimdiye değin yazdıklarımı düşündüğünüzde içeride olan bitenleri, ismini bile anmak istemediğim bir muhalefet liderinin arkasında terör örgütlerinin neden yürüdüğünü, merkez olarak neden İstanbul’u seçtiklerini, bu hareketlerinin Türkiye’ye maddi ve manevi yansımalarını, toplumsal kargaşa ile amaçlanmak istenenleri, suikastlarla süslenebilecek bu kargaşanın Türkiye’yi sürükleyeceği kirli maceraları, secdesi dolara olan iş adamı kılıklı küresel mafyaların Türkiye temsilcilerinin eskisi gibi para üzerinden para kazanma hırslarını; 2023, 2051 ve 2071 hedeflerimizi sekteye uğratmak için giriştikleri bu çabaların ve planların tamamının sonunda mağlup olacağı gerçeğini ve milletini arkasına alan Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın içeride yine milleti ile beraber hainleri elimine edip, dışarıda ise şerefli Türk ordusu ile beraber kana kan, dişe diş bir kavga vereceğini artık hepimiz görüyor ve şahitlik ediyoruz. Vallahi tıpkı söylediğim gibi olacak. 15 Temmuz’da yenilenler nasıl ki 15 Temmuz’u Erdoğan planladı dedilerse, şeytana hizmet eden bu yürüyüş de Devletin elini güçlendirdiği zaman yine aynı hainler bu yürüyüşün de Erdoğan’ın planı olduğunu yazacaklar. Hatta bizzat bu yürüyüşe katılanlar bunu söyleyecekler. Evet, zor olacak. Evet, kısa bir süreliğine zafer sarhoşluğu yaşayacaklar ama hiç Devlet yönetmemiş, Devlet nedir bilmeyen bu haşerat Devlet’in ne demek olduğunu bütün bu süreçlerde aslında Devlet’e ve hatta Erdoğan’a hizmet ettiklerini anladıkları zaman öğrenmiş olacaklar. Aklıma darbeden önce İngiliz gazetesi Financial Times’ın köşesine taşıdığı bir makale geldi. Darbe neden yapıldı sorusunun bir cevabı da o makaledeki itiraftı aslında. Financial Times’ın Brüksel muhabiri Alex Barker kızgınlıkla kaleme aldığı köşe yazısında; “Erdoğan bizimle yavru köpeklerle oynadığı gibi oynuyor. Avrupa artık Erdoğan’a boyun eğiyor. Erdoğan’ın ayağına diz çökerek gittik” diyordu. Daha sonra Kıbrıs ve vizeler üzerinden Türkiye’yi tehdit eden muhabir Türkiye’nin sonunun iyi olmayacağını ima ediyordu. Planları başlarına yıkıldı. Allah için savaşan 250 şehit, şeytana hizmet eden 2,5 milyar nüfuslu haçlı ittifakını darmadağın etti... (Bisimit)

Sağlıcakla kalın…