Şu araçlara takılan “cam filmlerinin” akıbeti tam anlamıyla bir muamma haline dönüştü.

Başlangıçta serbest bırakıldı, daha sonra yasaklandı, gelen tepkiler üzerine de “hele bir beklesin” dendi.

En son olarak da bir yönetmelikle araçlardaki “cam filmlerine” bir “oran” getirildi ama kimse anlamadı…

Yönetmeliğe göre araçlara takılan “cam filmlerindeki” oran “ışık geçirgenliği en az yüzde 70” olarak belirlendi.

Peki, bu ışık geçirgenliği nasıl ölçülecek? Orasını kimse bilmiyor. Bazıları araçların içindeki koltuk renginin bile “ışık geçirgenliğini” etkilediğini söylüyor.

Kimileri de “koltuk rengine takılmayın zaten aracın içindeki ışık geçirgenliğini ölçebilen bir alet yok” diyor…

Aslına bakarsanız olayı bu kadar karmaşık bir hale sokup milletin kafasını da bulandırmaya hiç gerek yok.

Zira herkesin bildiği gibi “cam filmleri” ile ilgili bir numaralandırma var ve bu numaralara göre “ışık geçirgenliği” kendini belli ediyor.

Mesela “1 numaralı cam filmi” araç içine “ışığı” daha fazla alıyor. Numara her arttığında da araç içine giren “ışık” daha da azalıyor…

Öyleyse şunu “1 ve 2 numaralı” veya “3 numaraya” kadar olan “cam filmlerini” taktırmakta sakınca yok demek daha doğru olurdu.

İnsanlar da araçlarına kaç numaralı “cam filmi” taktırdığını bildiğinden ona göre tedbirini alırdı.

Oysa öyle bir yönetmelik çıktı ki, inanın kimse işin içinden çıkamıyor. Kimse de ne yapacağını bilmiyor…

Konu ile ilgili çıkarılan yönetmelikten anladığımız tek şey “ön camda” kesinlikle “cam filmi” olmayacağıdır.

Bunun dışında “toplu taşıma” araçlarındaki “acil çıkış” kapılarında hiçbir surette “cam filmi” olmayacağıdır.

Zaten bu “yasak da” çıkan yönetmelikte açıkça yazıldığından net olarak anlaşılıyor. Bunun dışında bu yönetmeliği çıkaranlarında bir şey anladığını sanmıyorum…

Netice itibariyle araçlarda bulunan “cam filmleri” ile ilgili sokaktaki vatandaşın anladığı şudur;

“Araçların ön camlarına ‘film’ takmamak kaydıyla ‘cam filmi’ kullanmak yasak değildir. Getirilen ‘yüzde 70’lik’ oran caydırıcı olmak adına alınmış bir karardır.”

Bize sorarsanız bizim de anladığımız budur. Durduk yere “kafaları karıştırmanın anlamı yok.” Yalan mı…?