Takvim Gazetesi köşe yazarı Ergün Diler, 17 Eylül 2016 tarihli “İzmir şifresi” başlıklı köşe yazısında, FETÖ’nün hava kuvvetleri imamı olduğu ileri sürülen Adil Öksüz’e değiniyor.
Diler, 18 Eylül tarihli “Kavga bitmedi” başlıklı yazısında da, “Bilmemiz gereken karşımızda yabancıdan emir alan bir yapı var... Mesela terörün tavan yaptığı dönemlerde sadece Zaman Gazetesi nasıl oluyordu da o bölgede dağıtılabiliyordu! Kim sağlıyordu bunu?” diye sordu.
İşte Ergün Diler’in 17 ve 18 Eylül tarihli yazıları;
 
İzmir şifresi
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni 1960'ta bitirdi. Çeşitli yerlerde kaymakamlık yaptı. 1970'te İçişleri Bakanlığı bünyesine katıldı. ÖZLÜK İŞLERİNDE görev yaptı. Sonra Kaliforniya'da MÜLKİ İADARE AMİRLİĞİ konusunda master yaptı.
1972'de Mülkiye Müfettişliği görevini yürüttü. 1975 yılında Kocaeli Valiliği'ne tayin edildi.
1977'de ise EMNİYET GENEL MÜDÜRÜ oldu. Bir yıl sonra MERKEZ valisiydi. Ancak bir yıl sonra da Ankara Valisi olarak işinin başındaydı. Ertesi yıl tekrar merkez valisiydi!
Sonra YÖK üyeliğine atandı.
Buradan da İzmir VALİSİ olacaktı.
Yıl 1984'ü gösteriyordu! Sanıyorum 4 yıl kadar İzmir'de görev yaptı! Buradan ayrıldığında İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MÜSTEŞARI'ydı... YÖK dışında SAYIŞTAY'da görev aldı. Siyaset istiyordu. Kocaeli'nden Meclis'e geldi.
Sonra aynı yerden tekrar vekil seçildi, yine Meclis'teydi. Sonra Antalya'dan geldi! Belki en uzun süre MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI yapan isimdi... Çok sevilir ve sayılırdı. Hem MÜLKİYE'de hem de görev yaptığı yerlerde herkes övgüyle söz ederdi.
İZMİR VALİSİ olarak görev yaptığı yıllarda, Pensilvanya burada kök salıyordu. Darbe sonrası ve öncesi bir el onu koruyordu. İstanbul'a gelmeden önce güç topladıkları yer İZMİR'di.
Kimse onlarla ilgili bir engelleme yapmıyordu. İbrani kökenli aileler, masonluğu kente getiren kişilere destek olurken kimse "Bunlar ne yapıyordu?" diye sormuyordu!
Hamdi Nüzhet Çancar ve çevresi, HİMMET paralarını yöneten insanların başında geliyordu. Davi Pardo gibi isimler de işin içindeydi. İlaç dağıtım şirketi olan eczacı aileler, paraları bir yerden bir yere götürüyordu! Yönetim bunlardaydı. İbrani kökenli aileler, Pensilvanya'yı SABETAY SEVİ'ye benzettikleri için sevgi duyuyorlardı.
Sevi de vaazlarında ağlar, düşer bayılırmış. Bilemem. Duyduğum bu!
Ama İzmir'i anlamadan bu yapıyı çözmek çok zor. Devletin içinden gelen desteği bilmeden temizlik operasyonlarını sağlıklı yürütmek hiç kolay değil...
Vecdi Gönül İzmir'de görev yaparken, bunlarla bir teması oldu mu? Kol kanat açmak zorunda kaldı mı? Ya da hareketin büyümesi için yol verdi mi?
BİLEMEM!
Cevap Vecdi Bey'de... İçişleri Bakanlığı'nda görev yaptığı yıllarda KADROLAŞMA yolunda adımlar atıldı mı? Belli isimlerin önü açıldı mı?
Birileri, "görmezden" gelindi mi?
Bunları da bilemem.
Cevaplar Vecdi Bey'de...
Vecdi Bey konuşsa, bence çok şey daha sağlıklı bir bünyeye kavuşur.
Belki konuştu biz bilmiyoruz. Bunu da bilemem.
Ama Abdullah Bey'in Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamadan önce CEMAAT, Vecdi Bey'i istiyordu. "ASKER BÖYLE İSTİYOR!" diye de ters köşe yapıyorlardı! Ufuk Güldemir'in televizyonunda CEMAATÇİ olduğu bilinen isim PERDE ARKASI bilgi vermek için bağlanıyor ve "AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı Vecdi Gönül'dür!" diyordu.
Vecdi Bey İzmir'e Vali olarak giderken de, Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ Paşa'dan izin alıyordu.
Başka bir görev yerine, İzmir'e gitmesini isteyen Üruğ Paşa idi...
Emniyet'te örgütlenmenin kökü de İzmir'e dayanıyordu! Et-Balık Kurumu'nda görev yapan EMNİYET İMAMI İzmirli polis müdürleriyle yürüyordu. İsimlere girmek istemiyorum. Bilen biliyor. Vecdi Bey'e yol verenlerden biri Oğuzhan Asiltürk Beyefendi idi. Valilik galiba böyle geldi.
Korkut Özal Bey de, çok destek oldu.
O dönem İzmir'de görev alan ve el verilen EMNİYETTEKİ İSİMLERE İYİ BAKMAK ŞART...
Bilerek ya da bilmeyerek o yıllarda İzmir'de bir MAYA ATILDI! O dönem orada görev yapanlar gözden kaçırmış olabilir. Bir şey diyemem! Ama o yıllarda orada ne olduysa bu YAPI büyüdü! Gözden uzak tutulmaması gereken bu!
Vecdi Bey gibi bir isim hatırladıklarının bir bölümünü anlatsa işin rengi değişebilir. En azından ben söylemiş olayım... Bir de bunca yıl MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI neden hep Vecdi Bey'e nasip oldu? Ben en çok bunu merak ediyorum. Acaba bu görevde iken TASFİYELERDE bilmeden de olsa görev aldı mı? Bilmeden, haksız yere üzeri çizilenlere seyirci kaldı mı?
Neyse...
Peki böyle kritik isimler denilince akla kim gelmeli?
Bu isimlerden biri Muharrem Tozçöken'dir!
Muharrem Bey de Ankara Hukuk'tandır. Birkaç yerde kaymakamlık yaptıktan sonra kendisi, en kritik noktaya geldi! EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ PERSONEL DAİRE BAŞKANLIĞI...
1980 DARBESİ'nden sonra Türkiye içinde polisin başrol oynadığı pek çok şey yaşadı. Susurluk gibi... Muharrem Bey kritik bir görevde, kritik işlere imza attı mı? Acaba bu YAPI'nın gürleşerek ve büyüyerek bir dev haline gelmesinde rol aldı mı? Bilerek ya da bilmeyerek!
Mesela NİĞDE'de paralel örgütün istihbarat teşkilatı kurulmuştu. Oradan başlayıp her yere yayıldılar! Tozçöken Bey de gariptir Niğde'de görev yaptı.
"Onun döneminde oldu" demiyorum ama orada çok garip şeyler yaşandı!
Bunlardan haberi var mıydı? Varsa bir şey yaptı mı?
Daha önemlisi o yıllardan itibaren kimler nerelere özel olarak getirildi?
Bunları biliyor olmalılar! Birileri çıkıp DEVLETE MÜCADELESİNDE yardımcı olmalı...
Mesela şu an aktif ve önemli görevlerde bulunan isimlerle ilgili bir yerlere bir şeyler gitmeli... Çok var çünkü!
Bakın! Yanlış anlaşılmasın! Devlet, elbette mücadele ediyor. Ama bu yapı bildiğiniz gibi değil. Yıllarca renk vermeden yaşayabilirler! Hiç anlamazsınız. Kolay değil ulaşıp tasfiye etmek. Kritik yerlerde görev yapanlar yardım etmedikçe inanın çok zor. Hem kurunun yanında yaş da yanmaz böylece... Cemaat içinde uzun süre geçirenlere baktığımız zaman da durum farklı değil. En azından bazı isimler çeşitli nedenlerden dolayı yardımda bulunamıyor. Önceden ŞANTAJLARA ve DARBELERE karışanlar, mücadeleye destek veremiyorlar. Söylenenlerin çoğu magazin! Pensilvanya televolesi yapıyorlar. Konunun özüne ilişkin tek cümle yok.
Onlar söylemese de çok korkuyorlar.
Hala korkuyorlar. Himmet bir çok yerde kaldığı gibi devam ediyor.
Fişleme ve raporlama da. Parayı taşıyanlar hala dışarıda. Kimin kim olduğu, kimin kime bağlı çalıştığı, kimin kime referans olduğu, kimi kimin istediği belli... Herkes bildiklerini anlattığı zaman işler yoluna çok daha kolay girer.
Hatırlayın Gülen, YEŞİL KART almak için başvurdu. Ama geri çevrildi.
Bunun üzerine Fuller gibi, Fidas gibi CIA ajanlarının yanı sıra eski BAŞBAKAN Yıldırım Akbulut ve eski Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam, devreye girdi. 27 kişilik özel imza listesinde bu isimler de vardı. Hikaye uzun ve derin! Anlamamız şart!
15 Temmuz'dan sonra en konuşulan isimlerden biri Hava Kuvvetleri İmamı Adil Öksüz oldu. Pensilvanya'dan öğrendiğime göre, Gülen darbe girişiminden önce Öksüz'ü arayıp "GÜL YAPRAK DÖKECEK!" demiş. Yani bir an önce kaç demiş!
Ama o kaçmayıp AKINCI ÜSSÜ'ne arsa bakmaya gitmiş! Bunun nedenini kimse bilmiyor. Pensilvanya'da yine konuşulanlar arasında Adil Öksüz'ün sorgusuna AMERİKALILAR'ın da girdiği... Bunu seslendiriyorlar. Ve devletin bir kanadının ÖKSÜZ'ü bloke ettiğini düşünüyorlar. Merakları çok büyük! Oyun içinde oyun!
Bakalım neler olacak... Ortalık hareketlenecek!
Sanki birileri BAYRAMIN çıkmasını bekliyor!
 
 
Kavga bitmedi
Düne bakalım. 1960 darbesini yapan, daha doğrusu kazanan güç İngilizler'di! ABD kaybetti.
Darbeler sürdü... 1971'de iki güç, yani İngiltere ve Amerika, oturup son dakikada anlaştı. Devleti bölüştüler. Bu tarihlerde devletin içine çöreklenmiş İSLAMİ GÖRÜNÜMLÜ BİR YAPI var mıydı?
Yoktu. 1980'e geldiğimizde aynı tablo karşımızdaydı.
Ortalık savaş alanına dönmüş, gençlerimiz birbirini katlediyordu.
12 Eylül geldi. Arkada Amerika vardı! Ama içinde PİYASA KURALLARINI DİZAYN EDECEK KÜRESELCİLER GİZLİYDİ.
Özal'la birlikte, uzun yıllar taşıdığımız EKONOMİK POLİTİKALARDAN hızla vazgeçildi. Dünyaya entegrasyon başladı. Arkasından özelleştirme fırtınasına start verildi. Bizden istenen bunlardı, bu nedenle de DARBE ile geliyorlardı. 28 Şubat da PARA operasyonuydu! CEMAAT dışında hiçbir faktörün ayakta bırakılmadığı bir oyun!
Bütün cemaatler darbe ile acı yaşarken bunlara pek bir şey olmuyordu! Aslında 28 Şubat bunların iyice serpilip gelişmesi için yapılmıştı.
Muhtemelen darbeyi yapan ve daha sonra Gülen'i Amerika'ya yollayan Çevik Bir bunu bilmiyordu. Böyle olurdu zaten!
Bizde 12 Eylül olurken İran ihtilal ile değişiyordu. Kısa bir süre sonra da 8 yıl sürecek olan Irak savaşına batıyordu. Savaş bittiğinde SOVYETLER yıkılıyordu. Sovyetler'i izlerken Çin sessiz sedasız büyüyordu.
Ve biz hepsinin dışında kalıyorduk.
Oyuncu da değildik figüran da...
Dünya genelinde taşlar oynarken adım atamıyorduk. Anlamıyorduk çünkü. Bu eksende CEMAATİ alıp büyüttüler.
Devletin tam desteğiyle... Arkada yabancılar vardı. Amaç namaza daha fazla insan taşımak, dini daha geniş kitlelere öğretmek, İslam'ın yüceliğini öğretmek ve gönülleri fethetmek değildi.
Görünüşte evet ama öz itibariyle böyle değildi.
Dünyada taşlar oynarken bizde de cemaat her yere giriyordu. Devletin içinde de vardı, iş dünyasında da...
Çalışan didinen, bu davaya gönül veren saf ANADOLU çocuklarıydı. Her şeyi bir vaizin yaptığını düşünüyorlardı.
Mümkün değildi ama bunu söylediğinizde kaçacak yer arardınız!
Böyleydi! Anlamıyorlardı... Uyarsanız da fark eden bir şey yoktu. Yabancılar içimizden çıkardıkları ÖRGÜTÜ DÜNYAYA yaydı. Kendilerinin giremeyeceği her yere İSLAM'LA, BAYRAKLA bunlar giriyordu.
ANADOLU da bu davaya destek veriyordu. SAF duygularla...
Oysa taşlar değişirken ORTA ASYA'ya TÜRK görünümlü, İslam kokulu bir TRUVA ATI gerekiyordu! Bu kim olabilirdi? Belki önce Enver Ören ve ekibini denediler. Olmadı. Enver Bey istemedi. İhale bunlara kaldı. Önleri açıldı. Muazzam bir akıl, hem içeride hem dışarıda bunların arkasındaydı...
Risaleler basılıyor, ABD'deki dev petrol şirketlerinin gemisiyle geliyordu!
Paranın sınırı yoktu. Desteğin de...
Özal'la birlikte Türk ekonomisi dışa açık hale getirilmişti. Müslümanlar'ın da bu sistemle uyumu şarttı. Cemaate verilen ilk görev buydu. Bunu başardılar. Banka sahibi olmaya kadar işi götürdüler.
Ama en büyük görev yeri ORTA ASYA idi. Sovyetler dağılsa da kontrol edilmeliydi. Çin'i büyüten akıl günün birinde SAPMA olmasın diye oraları kontrol altında tutmak istiyordu. Bunu da TÜRK ve MÜSLÜMAN kelimelerini yan yana getiren bir YAPI başarabilirdi.
CEMAAT YANİ! Bu nedenle ilk hedefleri hep ORTA ASYA oldu. Bu nedenle ilk darbeyi Rusya'dan yediler.
İki taraf da niyetini saklamıyordu.
Biri sınırlamaya geliyor, diğeri geleni bölgeden atmaya çabalıyordu.
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan da böyle...
Afrika diğer bir konuydu! Orada yeni savaşın temellerini atılıyordu. Cemaati kullananlar mevzi kazanıyorlardı!
Gülen kimselere söylemese de tercih yapsa ÇİN'de yaşamak isterdi. Küresel sermayenin en büyük icadında yani!
Amaçları Çin'in yumuşak bir güçle İPEK YOLU'NDA durdurmak, Ruslar'ı da mümkünse küçültmek. Çünkü Rusya etnik ve dini nedenler dışında küçültülemez. Para ile çökertilemez.
Bilirlerdi bunu! Yürüyüş böyle başladı.
Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar olan söylemin temeli buydu! Zaten 1980 darbesinden sonra SOL ile SAĞ'ın bitirilmesi kime yaradı? CEMAATE!
Kapılarını herkese açtı. Gidilecek hedef belliydi zaten!
Peki 15 Temmuz'a geldiğimizde yanıldım mı? Peki 17-25 Aralık'ta? Ya 7 Şubat'ta? Hiçbirinde yanılmadım.
"Kavga daha yeni başladı. Çok uzun sürecek" dediğimi dostlarım bilir.
Sohbetlerde isim isim anlattığım çok olmuştur.
Peki bunları nereden biliyordum!
Yani Örgüt ile Erdoğan'ın karşı karşıya geleceğini nasıl anlayabiliyordum!
BASİT! Çok hem de...
Erdoğan daha belediye başkanı iken Pensilvanya şimdi ekranlarda sık sık gördüğümüz bazı isimleri yanına çağırdı. Üç önemli isimdi bunlar. Görevleri ERDOĞAN HAKKINDA ÇOK ÖZEL DOSYA HAZIRLAMAKTI!
Bu üç isim bu görevi aldıktan sonra soluğu ismini vermek istemediğim 3 TANINMIŞ GAZETECİNİN yanında aldı. Cemaat buydu! Adı gerçeğin görülmesini engelliyordu.
Oradaki herkes görevliydi. Başındaki isim dahil! Dosyaya destek önemli bir istihbaratçıdan gelecekti! Daha o zamanlar istedikleri DOSYAYI oluşturma kabiliyetleri vardı!
Oluşturuyorlardı da...
Adı cemaat olan yapı MÜSLÜMAN OLMAYAN bir patronun sağladığı desteklerle paraya para demiyordu.
Daha önce paylaşmıştım! Gazeteci ve Yazarlar Vakfı'nda NATO'dan gelen paşalar ders veriyordu. Herkes de bu dersleri alıyordu. NATO, paşa, para, İslam, cemaat, gayrı Müslimler, sızıntılar, operasyonlar ve dosyalar hepsi iç içeydi!
Kimse göremiyordu!
Rahmetli TÜRKEŞ Gülen'i vurduracaktı. 1960 darbesinin kaybedenlerinden olan Türkeş neden bu yapıya karşıydı?
Bilmiyoruz. Düşünün!
Cemaatin kendi fikri yoktu.
Olması mümkün de değildi. Türkeş vefat ettiği zaman en çok sevinen bunlardı. Bayram ettiler. MHP'nin liderliğine Devlet Bey geldiğinde "MHP'NİN GORBAÇOV'U!" yakıştırması yaptılar... Ama yıllar sonra KASETLERLE saldıran da bunlardı.
Dedim ya kendilerinin bir fikri yoktu!
Emir demiri kesiyordu...
Biz şimdi konuşuyoruz ama yıllardan beni herkese ne kumpaslar kurdular!
Bilmiyoruz. İsimler verip incitmek istemem. Ama önemli siyasilerin yakınları bunlar tarafından TASFİYE edildi. Başkasının yatak odalarına düşünmeden girerken kendi aralarındaki ilişkiler örtülüyordu. Hiç sevmediğim işler bunlar ama gerçek böyle.
Mesela Sakarya İmamı desem!
Mesela Kıbrıs İmamı desem!
Değil mi? Bilen bilir bunların ne yaptığını ve neler olduğunu...
Konumuz bu çirkinlikler değil...
Bilmemiz gereken karşımızda YABANCIDAN EMİR ALAN bir yapı var... Mesela terörün tavan yaptığı dönemlerde sadece ZAMAN GAZETESİ nasıl oluyordu da o bölgede dağıtılabiliyordu!
Kim sağlıyordu bunu?

Tayyip Bey daha belediye başkanı iken bunlara "DOSYA HAZIRLAYIN!" emrini veren güç bu kavgayı sonlandıracak gibi değil.
Mümkün de değil... Türk Devleti de bu yapıyı başka biriyle silip atamazdı.
Bunu Erdoğan'dan başkası asla ve kat'a yapamazdı...
Müslüman Türkiye'nin içinden çıkıp bu gücü kullanmak için yürütülen örgüt, Müslüman Cumhurbaşkanı'na karşıydı.
İnanılır gibi değil, değil mi?
Bu örgütü kullananlar herkesin kişisel bilgilerini elinde tutardı. Yapı içinde kimse bunlara ulaşamazdı.
Ama görünürde Pensilvanya her şeyi biliyor ve yönetiyordu! Ama gerçek bu değildi...
Cemaat, yani örgüt, başından beni KÜRESEL SERMAYEYE yakındı.
Amerika'da olması bunu değiştirmezdi.
Aksine bu adamların aklına işaret ederdi. Müslümanlığı ve Türklüğü sonuna kadar kullanmak isteyenler bunlardı. Erdoğan buna izin vermedi.
"Kiminle kötü, kiminle iyi olacağımıza biz karar veririz!" dedi. Kavga bu!
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması, ABD'nin Avrupa'ya ceza kesmesi, Fransa'daki karışıklıklar, Çin'in çevrelenmesi, koca şirketlere kesilen faturalar, enerji savaşları hep bu büyük kavganın cepheleri...
AK Parti-Cemaat kavgası da böyle.
Daha doğrusu Erdoğan-örgüt kavgası...
Küresel bir kavganın TÜRKİYE ayağı yani... Operasyonda TÜRKİYE önemli yer tuttuğu için!
Devam edecek... Kaçınılmaz olarak devam edecek...
Kaybedecekler ama gelecekler...
Şimdi güç topluyorlar. Yakında ULUSLARARASI MAHKEME VE DAVALARLA SALDIRIYA geçecekler. El konulan malların hesabını dışarıda soracaklar. Sormaya çalışacaklar... Başka planları da var...
Yazarız...