Sakarya Eğitim-Bir-Sen 2 No'lu Şube Kadın Komisyon Başkanı ve Öğretim Görevlisi Özlem Aslan Bağcı; "Milleti ve beklentilerini önemseyen siyasetin güçlenmesine ve irtica tehdidi olarak niteleyenler gerçekte vesayetlerinin ve buna dayalı paylaşım zeminlerinin yok olmasından, güçlerinin irtifa kaybetmesinden korktular" dedi. Bağcı; "Çünkü Refah-Yol hükümetinin faiz lobisini rahatsız eden yaklaşımları ve Siyonizm ile birlikte Batı dünyasını endişelendiren D-8 girişimleriyle vesayetçi çevrelerin tepkisini çekecek yerli bir siyaset izliyordu. Bu tepki 28 Şubat’ta vesayetçi çevrelerin sivil ve askeri kanatlarının birlikte hareket ettiği bir müdahaleye dönüştü. Bir yandan cuntacılar Sincan’da tankları yürütürken diğer yandan 'Beşli Çete' denen cunta tetikçisi sivil toplum örgütleri ile malum medya darbenin sivil ayağını oluşturdular. Sivil-asker cuntacı kesimler, hem kendi alanlarında darbeyi meşrulaştırma hem de el birliği ile bu derin operasyonu gerçekleştirme çabalarına hız verdiler" ifadelerini kullandı.

Özlem Aslan Bağcı 28 Şubat'ın Siyonizm ve Batı destekli bir müdahale olduğunu belirterek; "Bu süreçte milyonlarca kişi 'Batı Çalışma Grubu' tarafından fişlendi. Bu sayede fişleyen ve vesayete boyun eğmeyenleri dışlayan bir devlet pratiği hâkim kılındı. Adaletin tesisi ve kamu vicdanının rahatlatılması; o süreçte zarar gören herkesin maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi yanında, 28 Şubat zulmünü üreten ve ortak olan herkesin cezalandırılması ile mümkündür. Dolayısıyla mağduriyetler giderilmeden ve suçlular cezalandırılmadan 28 Şubat en azından toplumun bir kesimi için devam ediyor olacaktır. 1960’da Adnan Menderes’e, 1980’de toplumun bütün kesimlerine ve 28 Şubat’ın da içinde yer aldığı 90’lı yıllarda mütedeyyin çevrelere karşı uygulanan tasfiye hareketi, 2000’li yıllarla birlikte milletin iradeyi tekrar ele alması sonrasında farklı görünümlerle devam ettirilmeye çalışıldı. 2007 yılında 27 Nisan, 6-8 Ekim Kobani bahaneli kalkışma ve çukur terörü, 7 Şubat ve 17-25 Aralık yargı kaynaklı darbe teşebbüsleri, Gezi kalkışması ve nihayet 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü bu girişimlerin farklı görünümleri olarak tarihe kaydedilmiştir. Bütün bu süreç bize, vesayetçi güruhun vesayeti yeniden tesis etmek noktasında boş durmadığını, durmayacağını göstermektedir. Milletimizin bu bilinci yüklenmesinde ve gereğini yerine getirmesinde siyasi öncülerin etkisinin anılması ve unutulmaması vefa gereğidir. Bu çerçevede 28 Şubat darbecilerinin doğrudan hedef aldığı 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın hiç şüphesiz özel bir yeri var. O milletinin ifadesiyle 'Savunan Adam' kimliği ile 28 Şubat’ın darbe ikliminde milleti adına çalışmaktan, milleti için yönetmekten ve bu kadim coğrafyanın öncü devleti olan Türkiye’yi iç çatışmadan koruma refleksinden hiç vazgeçmedi. İçeride güçlü, medeniyet coğrafyasıyla iş birliği içerisinde küresel sömürü sistemine karşı direnç geliştiren Türkiye idealiyle siyaset yapmaya, herkesi kucaklamaya, inandığını söylemeye ve yaşamaya devam etti. Bu noktada millet iradesinin hâkim olmasında ve inkıtaa uğratılmamasında büyük emeği olan Necmettin Erbakan hocamızı saygı ve minnetle yâd ediyor, yüce Allah’tan onun için rahmet diliyoruz" dedi.

Bir daha bu ülkede 28 Şubatlar olmaması için, millet ve emek için 'Evet' diyeceklerini Eğitim-Bir-Sen olarak ilan ettiklerini belirtti. Referandumun milletten onay almasıyla kurulacak yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile darbe üreten bürokratik oligarşi ve vesayet sistemi tümüyle ortadan kalkacağını söyleyerek milletin dirayeti ve etkili karar alma mekanizmalarıyla darbe niyeti niyet edenlerin kursağında kalacaktır dedi.