Dün takvimler “23 Ağustos’u” gösterdi. Hepimiz için alelade bir gün olarak geçirdiğimiz “23 Ağustos’un” aslında Sakarya için çok önemli bir yeri vardı.

Sadece Sakarya için değil “23 Ağustos” tarihinin Türkiye Cumhuriyeti için de önemi çok ama çok büyük.

Maalesef her yıl olduğu gibi “23 Ağustos” tarihi bu sene de unutulup gitti. Ne siyasetçisi, ne tarihçisi, ne yetkilisi “23 Ağustos’u” hatırlamadı bile…

Evet, “23 Ağustos” tarihi “Türk Milleti” için bir ölüm kalım savaşı olan “Sakarya Meydan Muharebesi’nin” başlangıç tarihidir.

Sakarya’da “23 Ağustos 1921” günü başlayan “Sakarya Meydan Muharebesi”, 12 Eylül 1921’de son bulmuş ve Kurtuluş Savaşı’nın sonucunu tayin etmiştir.

Maalesef Sakarya tarihini sadece “21 Haziran’dan” ibaret sandığımızdan böylesine önemli bir gün her yıl olduğu gibi bu yıl da atlanmış oldu…

Şimdi burada “23 Ağustos” tarihi ile ilgili çokbilmişlik taslayıp bazıları gibi “gazeteci ve tarihçi yazar” havasına girmeyeceğim. Zaten öyle bir sıfatım da yok.

Ancak “23 Ağustos’un” Sakarya için ne denli önemli olduğunu hatırlatmak için tarih sayfalarından aldığım bilgileri köşemde paylaşmak istiyorum.

Kim bilir bakarsınız birilerinin dikkatini çeker de “23 Ağustos” tarihi bundan böyle hatırlanır. İşte “23 Ağustos Sakarya Meydan Muharebesi” ile ilgili o tarihi bilgiler…;

“23 Ağustos – 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan, Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur.

Bu savaştan önce Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti.

Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı. Mustafa Kemal’in emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine en uzun meydan muharebesi; “Türk Kurtuluş Savaş’ı tarihine de subay muharebesi diye geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur.”

Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz.”

Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur.

“Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir.”

Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki 2. Viyana Kuşatmasındaki yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk Ordusu’nun son savunma savaşıdır. Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır. Savaş Türk ordusunun üstün zaferiyle sonuçlanmıştır.

Sonuçları:

Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunma savaşıdır.

Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.

Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.

M. Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi unvanı ( 19 Eylül 1921) verilmiştir.

Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.

TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.

TBMM’nin yaşama ve var olma mücadelesindeki en büyük başarısıdır…”

Doğrusu “23 Ağustos’ta” başlayıp 12 Eylül’e kadar süren ve adı da “Sakarya Meydan Muharebesi” olan böyle destansı bir tarihi hatırlamamamız çok acı!

Gerçi işgal edilip edilmediği tartışma konusu olsa da “21 Haziran Adapazarı’nın Düşman İşgalinden Kurtuluşu” adı altında kutlamalar yapılması doğru bir karardır.

Ancak “23 Ağustos Sakarya’nın hatırlanmayan tarihi” olarak sırf okul kitaplarında yer alması bu şehrin tarihine ve geleceğine verdiği değeri gösterir. Yanılıyor muyum…?