Medeniyetin çocukları saldırgan ,canlı bomba, öldürmeyi alışkanlık etmiş bir hale geldiler. Yarınlarını yaşamayı değil, bugünlerini feda etme hesabı içindeler. Öfkeleri boğazlarına düğümlenmiş durumda. Kalpleri  öfke dolu. Öfke, kan seline dönen sokaklard

Medeniyetin çocukları saldırgan ,canlı bomba, öldürmeyi alışkanlık etmiş bir hale geldiler. Yarınlarını yaşamayı değil, bugünlerini feda etme hesabı içindeler. Öfkeleri boğazlarına düğümlenmiş durumda. Kalpleri  öfke dolu. Öfke, kan seline dönen sokaklardan besleniyor. Yaşlarına bile bakmaya zaman ayırmıyorlar…

Medeniyetin çocuklarının resimlerinde hiç çiçekler yok. Silah resimleriyle poz veriyorlar. Alınlarındaki kelime-i tevhit bantları yaşatmak için değil, öldürmek  için var. Medeniyetin çocukları neden bu hale geldi. Bu medeniyet böyle çocuklara nasıl sahip oldu. Bunu soran, bu soruyu cevaplandıran yok. Bu medeniyet; aşkı,sevgiyi, hayata doğru tutunmayı neden rafa kaldırdı…

Her şeyin başına besmeleyi koyan, yaşatmayı kendine şiar edinen bu medeniyet çocukları, neden öfke selinin önünde ‘ kahrolsun’ diye bağırıyor. ’Allah ıslah etsin’ diye dua edecekken neden ”kahrolsun” diyor...

Öfkenin kaynağı, kaybolmak korkusu mu?

Nefretin kaynağı ulaşamadıkları mı?

Güç yetiremediği, güçlülere karşı kayabilme tepkisi mi?

Bu medeniyetin bahçesine bu çiçekler yakışmıyor…

Dünyayı sevmemek ayrı, dünyadakilere zarar vermeyi düşünmek ayrı…

Bu medeniyet zarafetin, estetiğin, duygusal mantığın güzel örnekleriyle dolu...

Bu medeniyetin cenneti, cehenneminden daha büyük...

Dua ”Rabbim, vücudumu öyle büyük kıl ki cehennemi doldurayım, oraya hiç kimse girmesin.” (Hz Ebubekir)

Şimdi ise ”Yaşasın kafirler için cehennem” Sokakların duası

Zulme karşı direnme gücü insanı bu hale mi getiriyor. Yoksa Medeniyetimiz ötekilerini ateşe atıp yakmayı mı hayal ediyor...

Zulme karşı direnmek ve zulmü yok etmek için yürekleri  öfke dolu bu medeniyetin  has evlatları , sanatı, ruh inceliğini, hoşgörülerini mi yitirdiler…

Kültür ve san’at’a yönelenlerine korkak, elindeki silahın namlusundaki  anlamsız ölümlere kahramanlık ünvanı veriyorlar…

Toprağın üstündekilerle insanın yetindiği dönemlerde daha mutluyduk. Toprağın altındakiler keşfedilince, altımızda ki toprağın derinliklerinde  bulunanların  kıymeti ortaya çıkınca, kuyumuzu kazmaya başladılar. Uçan halılarımıza bakarken, yerin altındaki petrol ve madenlerimiz şimdilerde  dikkatlerini çekiyor. Bu kadar servetin üzerinde oturamazsınız, kalkın ve bize yer verin. Gerekirse zorla kaldırırız...

Yüzlerini dönüp bakmayanlar bile, yerin altındakinden nasiplerini almak için bu medeniyetin çocuklarına zulmü reva gördüler…

Hayır demeyi; hayır için yapan bu medeniyetin çocukları, bir gün yenildiklerini anladıklarında, üzerlerine gelen emperyal işgalcilere direnme ve karşı durma yolunu seçtiler. Ayaklarının altında çiğnenmemek için direnmeyi öğrendiler...

Namazda kıyamı öğrendiler. Hayatlarını namaza çevirdiler. Ancak kendileri istedikleri için mi yapıyorlar, yoksa birilerinin istediğini mi? Bunu fark edemediler…

Napolyon Akka kalesini Müslümanlık lehine söylediği birkaç güzel sözle ele geçirdi!!!

Bu medeniyet münafıklarını tanıyamaz hale geldi…

Küfür artık ”inanmıyorum” diyerek gelmiyor. “İnanıyorum ‘AMA!” diyerek geliyor. Amaç şüphe denizini dalgalandırmak. Medeniyetin çocuklarının zihninde acabalar oluşturmak. Ayet ve hadislerle geliyor. Mantığın masum yüzünü göstererek zihinleri bulandırıyor. Rengi barış rengi ama hançerini koynunda gizliyor. Nifak tohumları eken göz kırpmalarını göstermiyor…

Bu medeniyetin çocuklarını ayet ve hadisler okuyarak aldattılar. Size benzemeyeceğiz diye direnenler ve size benzesek ne olur diyenler, bir de  bananeciler…

Bu medeniyetin çocukları öfkelerini savaş baltalarıyla toprağa gömsünler demiyorum.  Ancak bu kadar öfke de fazla ”Öfke ile kalkan, zarar ile oturur”…

Sevgilerini İslamileştiren ve sınırlarını iyi çizenler, nefretlerinin sınırlarını da İslamileştirmek zorundadırlar.Nefretlerini küçük hesaplara kurban edenler, büyük davaların adamı olamazlar.”Ebu Lehebin elleri kurusun” nefretin adres cümlesidir.Benim gibi düşünmeyenin elleri kurusun değil,elebaşıların elleri kurusun.Kahrolsun ama kim ve nasıl. Küçük hesapların peşinde olanların kahrolsun dedikleri değil, evrensel ve nitelikli düşmanlar;kahrolsun.Nefretinin sınırları belli olan bir medeniyet, düşman kazanmak için değil,dost kazanmanın önüne engel koyan elebaşılarından nefret duyar.Bu medeniyetin nefretinin sınırlarını bireysel kaprisler ve şahsi düşünceler değil vahiy belirler…

Tekkede takkesinin altında yeryüzünü cennete çevirecek ulvi duyguları barındıran bu medeniyetin çocukları,gökteki yıldızlara bakıp  medeniyetin yolunu bulacak. İşaret fişeklerine değil.Nefret ve öfke Allah için,Allahın çizdiği sınırlar içinde olmalı. Yoksa nefs-i emmareden kaynaklanan nefretlerin eylemi cihat olamaz, kavga olur. Ölenler şehit olmaz ölü olur. Şehitler ölmez ama ölüler ölmüştür…

Namluya mermi sürmek,duadan ve tesbihten yorulanların hakkıdır. Sekineyi yakalamamış insanların sözleri ve eylemleri hatalarla doludur. Hatalarla hayat İslamileşemez. Eylem türleri öfkesini ve insanlığını kontrol edememiş, Rabbani hassasiyetleri olmayanlardan ödünç alınamaz. İslam denizinde damla olmayı becerememiş insanların eylem ve söylem biçimleri İslami hayat için örnek olamaz…

Yaşatmak için gönderilmiş bir din öldürerek yaşayamaz. ”Olması gereken yerde olmak” bilmek ve doğru hareket etmekle mümkündür. Asiler,bağiler,kafir ve münafıklarda Allah’ın kulluk etmeyen ya da inanmayan kullarıdır. Allah nasıl davranmamızı istiyorsa öyle davranmak zorundayız. Öfkemizi kontrol edelim. Gayzımızı gizleyelim,insanları affedelim. Atalarımız at üstündeyken bile kubbeler serdiler, toprağı ekip biçtiler, minareler, kervansaraylar yaptılar. Sanat ve edebiyatı ihmal etmediler. Çiçekler çiğnenmek için ekilmez toprağa…(H.Yağmur)

 

Sağlıcakla kalın…