Geçtiğimiz hafta sonu yapılan SATSO seçimlerinin ardından özellikle kaybedenler nerede hata yaptıklarının hesabını yapmaya başladı.Bazı meslek grupları hala daha seçimi “neden ve niçin” kaybettiklerinin derin bir analizini yapmakla meşgul.Tabi bu arada “s

Geçtiğimiz hafta sonu yapılan SATSO seçimlerinin ardından özellikle kaybedenler nerede hata yaptıklarının hesabını yapmaya başladı.

Bazı meslek grupları hala daha seçimi “neden ve niçin” kaybettiklerinin derin bir analizini yapmakla meşgul.

Tabi bu arada “sosyal medyada” SATSO seçimlerinin ardından “sandık geyikleri” yer almaya başladı.

Mesela bazı meslek grupları kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda “sandık” ile ilgili ilginç tespitlerde bulundular…

Kaybedenler cephesinden “sosyal medyaya” düşen ve en çok paylaşılıp yorum yapılanların başında şu geliyor;

“Dünyada üç tür sandık vardır. 1 Çeyiz sandıklarımız. 2. Adam sandıklarımız. 3. Bir de söz verip de tutar sandıklarımız”

Anlaşılan bazı arkadaşlar seçimi kaybettiklerine değil de “söz verip de” yerine getirmeyenlere çok alınmış görünüyor…

Tabi seçim bu, sandık başında bile karar değiştirenler olur. Veya önce size söz veririler ama sonra karar değiştirirler.

Bazen de hem sizi kıramazlar hem de başkalarını. Sonuçta seçimle ilgili “garanti” gördüğünüz isimler tercihlerini başka tarafa yapar.

İşin en kötüsü ise her tarafa “mavi boncuk” dağıtanlar olur ki en tehlikelisi bunlardır. Sizi bir anda satarlar. Şimdi gelelim şu sandıklara…;

Çeyiz sandıkları çok saf temiz ve özeldir. Özenle bezenle içini doldurur üzerine titrer gözünüz gibi bakarsınız.

Çeyiz sandıklarının içinde asla sizin bilginiz dışınızda bir ürün bulunmaz. İçinde ne var ne yok sadece siz bilirsiniz.

Dolayısıyla içinden ne çıkacak diye bir endişeniz olmaz. Dolayısıyla size asla “ihanet” etmez…

Adam sandıklarımız için burada sabaha kadar yazsam konuyu bitiremem. Neticede ortalıkta en fazla bunlara rastlarsınız.

Kalıbına, sözüne, oturuşuna, kalkışına baktığınızda “sözünü tutar sanırsınız” ama bunlar kendilerini bile aldatır.

Benden tavsiye, bir insanın kalıbına, sözüne, oturuşuna, kalkışına bakarak asla “sözünü tutar” diye düşünmeyin.

Gelelim söz verip de tutar sandıklarımıza; bu tür insanları tanımak, bilmek ve anlamak çok zordur.

Bu tipleri tanımak için işte böyle bir “seçim sandığına” ihtiyacınız var. Bunlar bütün kişiliklerini “seçim sandığında” belli eder.

Size düşen ise bir daha bunlarla değil “seçim sandığına” gitmek, “tuvalet kapısına” bile beraber yürümemektir.

Yoksa işte böyle “sandık mı, kandık mı” diye dövünüp durursunuz. Ama her şeye rağmen “sandık” iyidir. Neticede kabahat “sandıkta” değil…