Dünyanın “yapay” olarak elde edilemeyen tek doğal kaynağının “su” olduğunu belki de çoğumuz bilmeyiz.Dünyanın en gelişmiş laboratuarlarında, en iyi bilim adamlarını bir araya getirseniz “yapay” olarak “su” elde edemezsiniz.Dünyada çok bol olduğuna inandığ

Dünyanın “yapay” olarak elde edilemeyen tek doğal kaynağının “su” olduğunu belki de çoğumuz bilmeyiz.

Dünyanın en gelişmiş laboratuarlarında, en iyi bilim adamlarını bir araya getirseniz “yapay” olarak “su” elde edemezsiniz.

Dünyada çok bol olduğuna inandığımız ve her gün litrelerce tüketip bir o kadar da “israf” ettiğimiz “suya” maalesef gereken önemi göstermiyoruz…

İddia ediyorum dünya üzerinde bizim kadar “içme suyu kaynaklarını” hovardaca kullanan bir millet yoktur.

Her yıl “22 Mart Dünya Su Günü” etkinlikleri düzenlenip “tasarruflu su kullanımı” teşvik edilmeye çalışılsa da nafile.

Çevremize baktığımızda bu uyarıları “kulağına pek de küpe eden” sorumlu vatandaşın çok fazla olmadığını görüyoruz.

Zira “içme suyu kaynaklarımızı” öyle yerlerde tüketiyoruz ki, bu “hainliği” gördükçe insanın içi sızlıyor.

Balkonlarında “halı yıkayanlardan” tutun da kapı önünde “araçlarını yıkayanlara” kadar “hainlik” diz boyu.

Bu anlayıştaki insanlara “suyu tasarruflu kullanmayı” nasıl anlatacaksınız? Olsa, olsa siz söyleyip kendiniz dinlersiniz…

Onlara göre, nasıl olsa dört biryanımız “su” içinde. Bir yanda o güzelim “Sapanca Gölü” kullan, kullan bitmez.

Diğer yanımızda da “Sakarya Nehri” gürül, gürül akıyor. Eh bir metre toprağı kazsanız zeminden iyi kötü “su” fışkırıyor…

Gerçi deprem sonrasında zeminde de artık eskisi gibi “su” kalmadı. Bazen metrelerce derinliğe inseniz de zeminde “suya” rastlayamıyorsunuz.

Eh “Sapanca Gölü” deseniz artık “can çekişmeyi” bıraktı “ruhunu teslim etmeye” hazırlanıyor.

Böyle giderse yakında “nur topu” gibi bir “Sapanca Bataklığımız” olacak. Nasıl olsa “alg patlamaları” çoğaldı.

Hemen yanımızdaki “Sakarya Nehri” deseniz, o canım “kumu” yüzünden “devlet millet işbirliği” ile yıllardır talan edilip duruldu.

Eh “Çark Deresi’nden” zaten bahsetmeye gerek yok. Bugünkü görünümüyle tam bir “utanç vesikası” olup çıktı…

Her şeyden önce birey olarak herkes üzerine düşen görevi yapmak zorundadır. Kaldı ki bunda başarılı olamadığımız da ortadadır…

Bütün bu olup bitenler öyle yüz yıllar almadı. Topu, topu 30-40 yıl içinde etrafımızdaki “su” ile ilgili bütün güzelliklerin “ırzına” geçtik.

Ne “Sapanca Gölü”, ne “Sakarya Nehri”, ne “Çark Deresi” ne de neredeyse “içme suyu” kalitesindeki “yeraltı suları” kaldı.

Bunun sorumluluğu hepimize aittir. Bana öyle geliyor ki kısa bir süre sonra “bir bardak suda fırtına koparırım” desek de onu bile bulamayacağız…