Bugün 12 Eylül. Dile kolay “1980 Darbesi’nin” üzerinden tam 33 yıl geçmiş. O günün sabahında darbe olduğunu rahmetli babamızdan öğrenmiştik.Kendisi her zamanki gibi sabah namazı için evden camiye giderken askerler tarafından yoldan çevrilmişti.Rahmetli, t

Bugün 12 Eylül. Dile kolay “1980 Darbesi’nin” üzerinden tam 33 yıl geçmiş. O günün sabahında darbe olduğunu rahmetli babamızdan öğrenmiştik.

Kendisi her zamanki gibi sabah namazı için evden camiye giderken askerler tarafından yoldan çevrilmişti.

Rahmetli, telaşlı bir şekilde eve gelip; “kalkın darbe olmuş galiba” diye bizleri uyandırmıştı…

Tabi sonrası malum, bütün aile gün boyu radyonun başından ayrılmadık. Tıpkı “1960 Darbesi’nde” olduğu gibi kimlerin topladığını öğrenmeye çalıştık.

Sonra televizyonu açtığımızda Kenan Evren’in o meşhur konuşmasını TRT ekranlarından izlemeye başladık.

Zira o tarihlerde başka bir kanalı izleme şansımız yoktu. Dolayısıyla Kenan Evren 12 Eylül tarihinde TRT ekranlarında mecburen iyi “reyting” yapmıştı…

12 Eylül öncesine kadar ne ben, ne de ağabeylerim öyle çok önemli bir takım olaylara karışmamıştık.

Ancak yine de öyle sıradan bir gün değildi. Ortada bir “askeri darbe” vardı ve kimin ne zaman nerede alınıp götürüleceği de belli olmuyordu.

Her hangi bir olaya karışmanıza gerekte yoktu. Sınıf arkadaşınızın hatta mahalle komşunuzun bir vukuatı olması yeterliydi.

Veya size gıcık olan komşunuz ihbar etse sorgusuz sualsiz ortadan kaybolma ihtimaliniz vardı…

Tabi “darbenin” ilk günleri olan biten hakkında daha fazla bilgi almak istiyorduk ama TRT dışında yayın yapan bir kuruluş yoktu.

Kaldır indir Kenan Evren’in o meşhur “darbeyi neden yaptık” yalanının dışında bilgi sahibi olamıyorduk.

Ertesi gün “gazetelerden” detaylı bilgi alabiliriz diye düşündük. Ama sokağa çıkma yasağı vardı.

Tabi ertesi gün “askerlerin” kontrolünde çıkan “gazeteler” mahallelerde satılmaya hatta dağıtılmaya başladı…

O günkü “gazetelerin” manşetlerini hatırlıyorum da “asker postalını dilleriyle parlatmayan” bir tek “gazete” ve gazeteci yoktu.

Bütün “gazeteler” ağız birliği yapmışçasına “hoş geldin asker” türünden manşetler atmıştı. Köşe yazarları da yapılan darbeyi öve, öve bitiremiyordu.

Ülke zaman içinde normalleşince “postalın altına serilen halıda” yavaş, yavaş kalktı ama bugün “12 Eylül” kalıntısı gazete ve köşe yazarları hala mevcut…

Maalesef bunlar bir yandan kendilerini sözüm ona “demokrasi havarisi” gösterirken öbür taraftan da “askere” göz kırpmaktan çekinmezler.

Zira bunlar seçilmiş hükümetleri “sandıkla” değil “darbe” yoluyla değiştirmeye alışık olduklarından, bugünde aynı gücü ellerinde tutmak istiyorlar.

Ancak “12 Eylül’den 22 Temmuz 2007’ye” kadar ellerinde tuttukları bu gücü millet ellerinden aldı. Artık geride vermez. Zaten bütün hırçınlıkları da bu yüzden…